بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَفَعَلۡتَ فَعۡلَتَكَ ٱلَّتِي فَعَلۡتَ وَأَنتَ مِنَ ٱلۡكَٰفِرِينَ ١٩
hem de o yaptığın fiili yaptın, o hâlde sen o nankör kâfirlerdensin”.
Sonunda o ağır suçu işledin. Sen o sırada bir kafirdin.
"(Böyle iken) sen o yaptığın işi yaptın (adam öldürdün). Sen nankörlerdensin."
قَالَ فَعَلۡتُهَآ إِذٗا وَأَنَا۠ مِنَ ٱلضَّآلِّينَ ٢٠
“O vakit” dedi, “o fiili yaptım şaşkınlardandım.
Musa dedi ki: «O suçu işlediğim sırada ben henüz doğru yolu bulmuş değildim.
Mûsâ şöyle dedi: "Ben onu, o vakit kendimi kaybetmiş bir halde iken (istemeyerek) yaptım."
فَفَرَرۡتُ مِنكُمۡ لَمَّا خِفۡتُكُمۡ فَوَهَبَ لِي رَبِّي حُكۡمٗا وَجَعَلَنِي مِنَ ٱلۡمُرۡسَلِينَ ٢١
Onun üzerine vaktâ ki sizden korktum, içinizden kaçtım, derken Rabbim bana hüküm ihsan buyurdu ve beni mürselînden kıldı.
Bu yüzden sizden korkunca yanınızdan kaçtım. Sonra Rabb'im bana hikmet bağışlayarak beni peygamberlerinden biri yaptı.
"Sizden korktuğum için de hemen aranızdan kaçtım. Derken, Rabbim bana hüküm ve hikmet bahşetti de beni peygamberlerden kıldı."
وَتِلۡكَ نِعۡمَةٞ تَمُنُّهَا عَلَيَّ أَنۡ عَبَّدتَّ بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ ٢٢
O başıma kaktığın bir nimet de Benî İsrâil’i kul, köle edinmiş olmandır”.
O nimet diye başıma kaktığın şey israiloğullarını köleleştirmenin sonucudur.»
"Senin başıma kaktığın bu nimet (gerçekte) İsrailoğullarını köleleştirmen(in neticesi)dir."
قَالَ فِرۡعَوۡنُ وَمَا رَبُّ ٱلۡعَٰلَمِينَ ٢٣
Firavun “Rabbü’l-âlemîn de nedir?” dedi.
Firavun, «alemlerin Rabb'i dediğin nedir?» dedi.
Firavun, "Âlemlerin Rabbi de nedir?" dedi.
قَالَ رَبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَمَا بَيۡنَهُمَآۖ إِن كُنتُم مُّوقِنِينَ ٢٤
“Göklerin ve yerin ve bütün aralarındakilerin Rabbi, eğer ehl-i yakīn iseniz” dedi.
Musa «Eğer kesin gerçeği öğrenmek istiyorsanız, O göklerin, yerin ve bu ikisi arasındaki bütün varlıkların Rabbidir» dedi.
Mûsâ, "O, göklerin ve yerin ve her ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir. Eğer gerçekten inanırsanız bu böyledir."
قَالَ لِمَنۡ حَوۡلَهُۥٓ أَلَا تَسۡتَمِعُونَ ٢٥
Etrafındakilere “dinlemez misiniz?” dedi.
Firavun çevresindekilere «dediklerini duyuyor musunuz?» dedi.
Firavun, etrafındakilere (alaycı bir ifade ile) "dinlemez misiniz?" dedi.
قَالَ رَبُّكُمۡ وَرَبُّ ءَابَآئِكُمُ ٱلۡأَوَّلِينَ ٢٦
“Rabbiniz ve evvelki atalarınızın Rabbi” dedi.
Musa: «O hem sizin hem de sizden önceki atalarınızın Rabbidir» dedi.
Mûsâ, "O, sizin de Rabbiniz, geçmiş atalarınızın da Rabbidir" dedi.
قَالَ إِنَّ رَسُولَكُمُ ٱلَّذِيٓ أُرۡسِلَ إِلَيۡكُمۡ لَمَجۡنُونٞ ٢٧
“Her hâlde size gönderilmiş olan resûlünüz mutlak mecnun” dedi.
Firavun çevresindekilere: «Size peygamber olarak gönderilen bu adam kesinlikle bir delidir» dedi.
Firavun, "Bu size gönderilen peygamberiniz, şüphesiz delidir" dedi.
قَالَ رَبُّ ٱلۡمَشۡرِقِ وَٱلۡمَغۡرِبِ وَمَا بَيۡنَهُمَآۖ إِن كُنتُمۡ تَعۡقِلُونَ ٢٨
“Maşrık ve mağribin ve bütün aralarındakilerin Rabbi, eğer siz âkil iseniz” dedi.
Musa, «Eğer düşünme yeteneğiniz varsa anlarsınız ki, O doğunun, batının ve bu ikisi arasındaki bütün varlıkların Rabbidir.» dedi.
Mûsâ, "O, doğunun da batının da ve ikisi arasındaki her şeyin de Rabbidir. Eğer düşünüyorsanız bu, böyledir" dedi.
قَالَ لَئِنِ ٱتَّخَذۡتَ إِلَٰهًا غَيۡرِي لَأَجۡعَلَنَّكَ مِنَ ٱلۡمَسۡجُونِينَ ٢٩
“Yemin ederim ki” dedi, “eğer benden başka bir ilâh tutarsan seni mutlak ve muhakkak zindandakilerden ederim”.
Firavun «Eğer benden başka bir ilah edinirsen yemin ederim ki, seni hapse attırırım» dedi.
Firavun, "Eğer benden başka bir ilah edinirsen, andolsun seni zindana atılanlardan ederim."