Sûrenin Adı
Sure adını ilk kelimesi olan Nâziât'tan almıştır.
Nüzul Zamanı
Hz. Abdullah İbn Abbas'tan rivayet edildiğine göre, bu sure Nebe' Suresi'nden sonra nâzil olmuştur. İlk dönemlerde
nazil olduğu surenin muhtevasından da anlaşılmaktadır.
Konu
Naziat Suresi, Kıyamet gününün ve ölümden sonraki hayatın ispatlanması ile ilgili delilleri kapsar. Ayrıca insanları
Allah'ın (c.c.) elçisini yalanlamanın sonuçlarından da sakındırır.
Surenin girişinde, Allah Teâlâ'dan aldıkları emirleri hiçbir tereddüt duymadan ve geciktirmeden hemen yerine getiren,
kainat nizamını idare eden melekler adıyla yemin edilmektedir. Kıyamet gününün ve ölümden sonraki hayatın
gerçekleşeceği katiyyetle teyid edilerek, meleklerin dünyada can almak ile de görevlendirildiklerine işaret ediliyor.
Dolayısıyla bugün Allah'ın (c.c.) emriyle kainatın işlerini yürüten melekler, niçin birgün bu nizamı alt-üst ederek,
yeni bir dünya kurmaya memur olmasınlar?
Daha sonra buyuruluyor ki; Siz bu işi imkânsız sanıyorsunuz. Oysa Allah (c.c.) için bu, hiç de güç değildir ve bu
konuda Allah'ın (c.c.) hazırlık yapmaya ihtiyacı yoktur. Çünkü Allah (c.c) herşeye kâdirdir. Bir anda içinde
yaşadığınız bu nizamı yok eder ve sizin de kendinizi içinde bulacağınız yeni bir nizamı yaratır. Bugün "ölümden sonra
diriliş mümkün değildir" diyenler, o an geldiğinde korku ve dehşet içinde titreyerek, bu işin nasıl mümkün olduğunu
bizzat kendi gözleriyle göreceklerdir.
Bu bölümün devamında ise, Hz. Musa (a.s) ve Firavun kıssası örnek verilerek, Allah'ın (c.c.) elçisini
yalanlayanların, ona sırt çevirenlerin ve onu hile ile yenilgiye uğratmak için çalışanların sonunun ne olacağı
anlatılmaktadır. Yani kısaca, bu sonucu Firavun görmüştü, eğer ibret almazsanız, sizlerin sonu da Firavun'un sonu gibi
olacaktır, deniliyor.
27. ayetten 33. ayete kadar; tekrardan Kıyamet günü ve ölümden sonraki hayat hakkında deliller veriliyor. Önce
inkârcılara, 'sizi yaratmak, bu kainatı yaratmaktan daha mı zordur?', 'Gökyüzünün sayısız yıldızlarla süslenmiş
olduğunu görmüyor musunuz?' 'Bu görkemli nizamı yaratmaya kâdir olan Allah, sizi tekrar diriltmekten aciz midir?'
biçiminde sorular sorulmaktadır. Ve böylece delilleri sunduktan sonra, Allah Teâlâ, insanları yeryüzü ve yeryüzünün
üzerindeki nimetleri düşünmeye çağırıyor. Ve diyor ki; Bakınız, insanlar ve hayvanlar için, yeryüzünde bir çok nimeti
nasıl yaratmışız? Bu nizamın gayesi ile birlikte yaratılmış olmasının en büyük delili, bütün bunların bizzat kendisi
değil midir? Bundan sonrası, insanın düşünmesi için kendi aklına bırakılıyor. Bu muhteşem nizam içinde önemli bir mevki
işgal eden insanoğluna, bir çok yetkiler verilmiş ve kendisine geniş bir serbesti tanınmıştır. Durum bu merkezdeyken,
insanın elindeki yetkileri dilediğince kullanabilmesi karşısında, ölümünden sonra diriltilerek amellerinden hesaba
çekilmesi ve karşılığını bulması mı, yoksa toz olması mı daha akla yatkındır? Bu konu üzerinde daha fazla durulmaksızın
34. ayetten 41. ayete kadar doğrudan doğruya, kıyamet gününde insanın sonunun kendi amellerine göre karara bağlanacağı
anlatılmaktadır. İnsanoğlu Allah'a isyan ederek dünyanın geçici lezzetleri peşinde mi koşmuştur; yoksa Allah'tan
sakınarak, O'nun huzuruna çıkacağını hesaplayıp, nefsinin arzularını mı dizginlemiştir? İnatçı olmayan, samimi insanlar
bu soruların cevaplarını rahatlıkla bulabilirler. Çünkü insana seçme özgürlüğü ve sorumluluk verilmiştir. Bunun
karşılığında cezalandırılması ya da ödüllendirilmesi akla, mantığa ve ahlâka zaten uygun düşmektedir.
Surenin sonunda Mekkeli müşriklerin, 'Kıyametin kopacağı zaman' ile ilgili sorularına cevap verilmektedir. Çünkü
Mekkeliler sürekli kıyametin kopacağı zamanla ilgileniyorlardı. Allah (c.c) Kıyametin ne zaman kopacağını ancak
kendisinin bilebileceğini, Rasul'ün görevinin sadece uyarmak olduğunu ve bu 'haber'in kesinlikle gerçekleşeceğini beyan
ederek bu kısır tartışmaları sonuçlandırdı. Artık bundan sonra dileyen, hak yola döner, dileyen de sapıklığında ısrar
eder. O an geldiğinde, onları büyülenmişcesine peşinden koşturan bu dünya hayatının bir kaç saniyeden ibaret olduğunu
bizzat görecekler ve ebedî bir hayat karşılığında, birkaç saniyelik bir hayatı bu kadar ucuza tercih etmelerinin
yanlışlığını anlayacaklardır.
Kaynak: Mevdûdî - Tefhimu'l Kur'an