بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَٱذۡكُرِ ٱسۡمَ رَبِّكَ وَتَبَتَّلۡ إِلَيۡهِ تَبۡتِيلٗا ٨
Hem Rabbinin ismini an ve mâsivâdan kesilerek O’na çekil.
Rabbinin adını an, bütün varlığınla O'na yönel!
Rabbinin adını an ve bütün benliğinle O'na yönel.
رَّبُّ ٱلۡمَشۡرِقِ وَٱلۡمَغۡرِبِ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ فَٱتَّخِذۡهُ وَكِيلٗا ٩
O maşrık u mağribin rabbi, başka tanrı yok ancak O; o hâlde yalnız O’nu tut vekil.
O doğunun da, batının da Rabbidir, O'ndan başka ilah yoktur. O halde tek dayanağın O olsun.
O, doğunun da batının da Rabbidir. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. Öyle ise onu vekil edin.
وَٱصۡبِرۡ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَٱهۡجُرۡهُمۡ هَجۡرٗا جَمِيلٗا ١٠
Ve ağyârın diyeceklerine sabret ve onları bir hecr-i cemîl ile terket, ayrıl.
Müşriklerin senin için dediklerine sabret, yanlarından nazik bir şekilde ayrıl.
Onların söylediklerine sabret ve onlardan güzellikle ayrıl.
وَذَرۡنِي وَٱلۡمُكَذِّبِينَ أُوْلِي ٱلنَّعۡمَةِ وَمَهِّلۡهُمۡ قَلِيلًا ١١
Ve bırak da Bana o tekzib edici zevk u refah sâhiplerini, mühlet ver onlara biraz.
Ayetlerimi yalanlayan o zenginlerin işini bana bırak, onlara biraz süre tanı.
Nimet içinde yüzen o yalanlayıcıları bana bırak ve onlara biraz mühlet ver.
إِنَّ لَدَيۡنَآ أَنكَالٗا وَجَحِيمٗا ١٢
Çünkü Bizim yanımızda bukağılar var ve bir cahîm var.
Çünkü bizim yanımızda ağır zincirler ile cehennem vardır.
Çünkü bizim yanımızda (kâfirler için) bukağılar vardır, cehennem vardır, boğazdan zor geçen yiyecekler vardır ve elem dolu bir azap vardır.
وَطَعَامٗا ذَا غُصَّةٖ وَعَذَابًا أَلِيمٗا ١٣
Ve boğaza duran bir taâm ve bir azâb-ı elîm var.
İnsan boğazından geçmez yiyecekler ile acıklı azap vardır.
Çünkü bizim yanımızda (kâfirler için) bukağılar vardır, cehennem vardır, boğazdan zor geçen yiyecekler vardır ve elem dolu bir azap vardır.
يَوۡمَ تَرۡجُفُ ٱلۡأَرۡضُ وَٱلۡجِبَالُ وَكَانَتِ ٱلۡجِبَالُ كَثِيبٗا مَّهِيلًا ١٤
O gün ki yer ve dağlar sarsılacak, dağlar erimiş bir kum yığınına dönecektir.
O gün yer ve dağlar şiddetle sarsılır, dağlar gevşek kum yığınlarına dönüşür.
Yerin ve dağların sarsılacağı ve dağların akıp giden kum yığını olacağı günü (kıyameti) hatırla.
إِنَّآ أَرۡسَلۡنَآ إِلَيۡكُمۡ رَسُولٗا شَٰهِدًا عَلَيۡكُمۡ كَمَآ أَرۡسَلۡنَآ إِلَىٰ فِرۡعَوۡنَ رَسُولٗا ١٥
Haberiniz olsun Biz size bir resul gönderdik, üzerinizde şâhid, nitekim gönderdiğimiz gibi Firavun’a bir resul.
Ey insanlar, biz nasıl Firavuna bir peygamber gönderdiysek size de davranışlarınızı yakından gözleyecek bir peygamber gönderdik.
(Ey Mekkeliler!) Şüphesiz biz size üzerinize şahitlik edecek bir peygamber gönderdik. Nitekim, Firavun'a da bir peygamber göndermiştik.
فَعَصَىٰ فِرۡعَوۡنُ ٱلرَّسُولَ فَأَخَذۡنَٰهُ أَخۡذٗا وَبِيلٗا ١٦
Ki Firavun o resûle isyan etti de Biz onu vahim bir tutuşla tuttuk, alıverdik.
Firavun, gönderdiğimiz peygambere karşı geldi de kendisini sert bir şekilde yakalayıverdik.
Ama Firavun o peygambere isyan etti, biz de onu ağır ve çetin bir şekilde yakalayıverdik.
فَكَيۡفَ تَتَّقُونَ إِن كَفَرۡتُمۡ يَوۡمٗا يَجۡعَلُ ٱلۡوِلۡدَٰنَ شِيبًا ١٧
O hâlde siz nasıl korunursunuz küfrederseniz? O gün ki çocukları ak saçlı kocalara çevirir.
Eğer kafir olursanız, çocukların saçlarını anında ağartan o günün dehşetinden paçayı nasıl kurtaracaksınız?
Hal böyle iken inkar ederseniz, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çevirecek olan bir günden (kıyametten) nasıl korunursunuz?
ٱلسَّمَآءُ مُنفَطِرُۢ بِهِۦۚ كَانَ وَعۡدُهُۥ مَفۡعُولًا ١٨
Semâ onunla çatlamıştır ve onun vaadi fiile çıkarılmıştır.
O günün dehşetinden gökler parçalanacaktır. Allah'ın sözü kesinlikle yerine gelir.
O günle gök (bile) yarılır, Allah'ın vadi gerçekleşir.