بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

إِنَّ نَاشِئَةَ ٱلَّيۡلِ هِيَ أَشَدُّ وَطۡـٔٗا وَأَقۡوَمُ قِيلًا ٦

Şüphe yok ki, geceleyin kalkış, o daha muvafıktır ve kıraatca da daha sağlamdır.

– Ömer Nasuhi Bilmen

إِنَّ لَكَ فِي ٱلنَّهَارِ سَبۡحٗا طَوِيلٗا ٧

(7-8) Muhakkak ki, senin için gündüzde uzunca bir meşguliyet vardır. Ve Rabbin ismini zikret ve O'na yönel.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَٱذۡكُرِ ٱسۡمَ رَبِّكَ وَتَبَتَّلۡ إِلَيۡهِ تَبۡتِيلٗا ٨

(7-8) Muhakkak ki, senin için gündüzde uzunca bir meşguliyet vardır. Ve Rabbin ismini zikret ve O'na yönel.

– Ömer Nasuhi Bilmen

رَّبُّ ٱلۡمَشۡرِقِ وَٱلۡمَغۡرِبِ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ فَٱتَّخِذۡهُ وَكِيلٗا ٩

(O) Maşrikin de, mağribin de Rabbidir, O'ndan başka ilâh yoktur. O halde O'nu vekil ittihaz et.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَٱصۡبِرۡ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَٱهۡجُرۡهُمۡ هَجۡرٗا جَمِيلٗا ١٠

Ve diyecekleri şey üzerine sabret ve onları güzelce bir ayrılışla terk eyle!

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَذَرۡنِي وَٱلۡمُكَذِّبِينَ أُوْلِي ٱلنَّعۡمَةِ وَمَهِّلۡهُمۡ قَلِيلًا ١١

Ve o nîmet sahipleri olan mükezzipleri bana bırak ve onlara biraz mühlet ver.

– Ömer Nasuhi Bilmen

إِنَّ لَدَيۡنَآ أَنكَالٗا وَجَحِيمٗا ١٢

Şüphe yok ki Bizim yanımızda ağır bukağılar ve bir alevli ateş vardır.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَطَعَامٗا ذَا غُصَّةٖ وَعَذَابًا أَلِيمٗا ١٣

Ve boğaza tıkanıp duran bir taam ve pek acıklı bir azap vardır.

– Ömer Nasuhi Bilmen

يَوۡمَ تَرۡجُفُ ٱلۡأَرۡضُ وَٱلۡجِبَالُ وَكَانَتِ ٱلۡجِبَالُ كَثِيبٗا مَّهِيلًا ١٤

(14-15) O günde ki, yer ve dağlar sarsılır ve dağlar bir dağılmış kum yığını olmuş olur. Şüphe yok ki Biz size aleyhinize şahit olarak bir peygamber gönderdik. Nasıl ki Fir'avun'a da bir resûl göndermiştik.

– Ömer Nasuhi Bilmen

إِنَّآ أَرۡسَلۡنَآ إِلَيۡكُمۡ رَسُولٗا شَٰهِدًا عَلَيۡكُمۡ كَمَآ أَرۡسَلۡنَآ إِلَىٰ فِرۡعَوۡنَ رَسُولٗا ١٥

(14-15) O günde ki, yer ve dağlar sarsılır ve dağlar bir dağılmış kum yığını olmuş olur. Şüphe yok ki Biz size aleyhinize şahit olarak bir peygamber gönderdik. Nasıl ki Fir'avun'a da bir resûl göndermiştik.

– Ömer Nasuhi Bilmen

فَعَصَىٰ فِرۡعَوۡنُ ٱلرَّسُولَ فَأَخَذۡنَٰهُ أَخۡذٗا وَبِيلٗا ١٦

(16-17) Fir'avun ise o Resûle isyan etti, artık o Fir'avun'u bir şiddetli yakalamakla yakaladık. Artık siz küfrederseniz kendinizi nasıl koruyabilirsiniz? Bir günden ki, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çeviriverir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00