بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
كـَلَّآ إِنَّ كِتَٰبَ ٱلۡأَبۡرَارِ لَفِي عِلِّيِّينَ ١٨
Hayır hayır: çünkü ebrârın yazısı illiyyîndedir.
Fakat iyilerin yazısı İlliyyin'dedir.
Hayır (sandıkları gibi değil!) iyilerin yazısı "İlliyyûn"dadır.
وَمَآ أَدۡرَىٰكَ مَا عِلِّيُّونَ ١٩
Bildin mi illiyyîn nedir?
İlliyyinin ne olduğunu bilir misin sen.
"İlliyyûn"un ne olduğunu sen ne bileceksin.
كِتَٰبٞ مَّرۡقُومٞ ٢٠
Terkīm olunmuş bir kitab.
Mühürlenmiş bir kitaptır o.
O yazılmış bir kitaptır.
يَشۡهَدُهُ ٱلۡمُقَرَّبُونَ ٢١
Ki ona mukarrebîn şâhid olurlar.
Yakınlaştırılmış olanlar onu görürler.
Ona, Allah'a yakın olanlar şâhit olur.
إِنَّ ٱلۡأَبۡرَارَ لَفِي نَعِيمٍ ٢٢
Haberiniz olsun ki ebrâr muhakkak bir na‘îm içindedir.
İyiler şüphesiz cennette nimetler içindedirler.
Şüphesiz iyi kimseler, Naîm cennetindedirler.
عَلَى ٱلۡأَرَآئِكِ يَنظُرُونَ ٢٣
Erîkeler üzerinde nezâret ederler.
Tahtlar üzerinde kurulup etrafı seyrederler.
Koltuklar üzerinde, (etrafı) seyrederler.
تَعۡرِفُ فِي وُجُوهِهِمۡ نَضۡرَةَ ٱلنَّعِيمِ ٢٤
Yüzlerinde na‘îmin revnakını tanırsın.
Yüzlerinde cennetin aydınlığını görürsün.
Onların yüzlerinde, nimetlerin sevincini görürsün.
يُسۡقَوۡنَ مِن رَّحِيقٖ مَّخۡتُومٍ ٢٥
Onlara öyle bir rahîktan sunulur ki mahtum
Onlara mühürlü saf bir içecekten içirilir.
Onlara, mühürlü (el değmemiş) saf bir içecekten içirilir.
خِتَٰمُهُۥ مِسۡكٞۚ وَفِي ذَٰلِكَ فَلۡيَتَنَافَسِ ٱلۡمُتَنَٰفِسُونَ ٢٦
hitâmı misk, işte ona imrensin artık imrenenler.
Sonu misktir, onun. İşte yarışanlar bunda yarışsınlar.
Onun (içiminin) sonu bir misktir (ağızda misk gibi koku bırakır) İşte yarışanlar, bunun için yarışsınlar.
وَمِزَاجُهُۥ مِن تَسۡنِيمٍ ٢٧
Hem mizâcı tesnîmden
Karışımı tesnimdendir.
O içeceğin katkısı tesnimdir.
عَيۡنٗا يَشۡرَبُ بِهَا ٱلۡمُقَرَّبُونَ ٢٨
bir çeşme ki mukarrebîn onunla içerler.
Yakınlaştırılmış olanların kendisinden içtiği kaynaktan.
Bir pınar ki, Allah'a yakın olanlar ondan içerler.