بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَإِذَا ٱلۡقُبُورُ بُعۡثِرَتۡ ٤
(3-5) Ve denizlerin kaynayıp aktığı vakit. Ve mezarların alt üst olduğu vakit. Herkes, neyi ileri sürmüş ve neyi geriye bırakmış olduğunu bilir.
عَلِمَتۡ نَفۡسٞ مَّا قَدَّمَتۡ وَأَخَّرَتۡ ٥
(3-5) Ve denizlerin kaynayıp aktığı vakit. Ve mezarların alt üst olduğu vakit. Herkes, neyi ileri sürmüş ve neyi geriye bırakmış olduğunu bilir.
يَٰٓأَيُّهَا ٱلۡإِنسَٰنُ مَا غَرَّكَ بِرَبِّكَ ٱلۡكَرِيمِ ٦
Ey insan! Seni o kerîm Rabbine karşı ne şey aldattı?
ٱلَّذِي خَلَقَكَ فَسَوَّىٰكَ فَعَدَلَكَ ٧
(7-8) O Rabbin ki, seni yarattı, sonra seni düzeltti de mutedil bir halde kıldı. Dilediği bir surette seni terkip etti.
فِيٓ أَيِّ صُورَةٖ مَّا شَآءَ رَكَّبَكَ ٨
(7-8) O Rabbin ki, seni yarattı, sonra seni düzeltti de mutedil bir halde kıldı. Dilediği bir surette seni terkip etti.
كـَلَّا بَلۡ تُكَذِّبُونَ بِٱلدِّينِ ٩
Hayır hayır..Siz belki dini yalanlıyorsunuz.
وَإِنَّ عَلَيۡكُمۡ لَحَٰفِظِينَ ١٠
(10-12) Ve şüphe yok ki, sizin üzerinizde bekçiler vardır. Çok mükerrem yazıcılar vardır. Ne yapar olduklarınızı bilirler.
كِرَامٗا كَٰتِبِينَ ١١
(10-12) Ve şüphe yok ki, sizin üzerinizde bekçiler vardır. Çok mükerrem yazıcılar vardır. Ne yapar olduklarınızı bilirler.
يَعۡلَمُونَ مَا تَفۡعَلُونَ ١٢
(10-12) Ve şüphe yok ki, sizin üzerinizde bekçiler vardır. Çok mükerrem yazıcılar vardır. Ne yapar olduklarınızı bilirler.
إِنَّ ٱلۡأَبۡرَارَ لَفِي نَعِيمٖ ١٣
Şüphe yok ki, muttakî zâtlar, hoş nîmetler içindedirler.
وَإِنَّ ٱلۡفُجَّارَ لَفِي جَحِيمٖ ١٤
(14-16) Ve muhakkak ki, facirler de yakıcı ateş içindedirler. Ceza günü oraya yaslanacaklardır. Ve onlar, ondan gaip olanlar değildirler.