بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
مَآ أَغۡنَىٰ عَنِّي مَالِيَهۡۜ ٢٨
Hiçbir şeye yaramadı benden yana malım.
Malım bana hiçbir fayda vermedi,
“Malım bana hiçbir yarar sağlamadı.”
هَلَكَ عَنِّي سُلۡطَٰنِيَهۡ ٢٩
Mahv oldu benden saltanat u sâmânım”.
Gücüm benden yok olup gitti.»
“Saltanatım da yok olup gitti.”
خُذُوهُ فَغُلُّوهُ ٣٠
Tutun onu hemen, bağlayın onu.
«Tutun onu, bağlayın onu,
(Allah, şöyle der:) “Onu yakalayıp bağlayın.”
ثُمَّ ٱلۡجَحِيمَ صَلُّوهُ ٣١
Sonra ancak cahîme yaslayın onu.
Sonra cehenneme sallayın onu.
“Sonra onu cehenneme atın.”
ثُمَّ فِي سِلۡسِلَةٖ ذَرۡعُهَا سَبۡعُونَ ذِرَاعٗا فَٱسۡلُكُوهُ ٣٢
Sonra bir zincirde, ki boyu yetmiş arşın, yollayın onu.
Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan zincire vurun onu!
“Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan zincire vurun onu.”
إِنَّهُۥ كَانَ لَا يُؤۡمِنُ بِٱللَّهِ ٱلۡعَظِيمِ ٣٣
Çünkü o Allah Azîmü’ş-şân’a inanmıyordu.
Çünkü o Büyük Allah'a inanmıyordu.
“Çünkü o, azamet sahibi Allah’a iman etmiyordu.”
وَلَا يَحُضُّ عَلَىٰ طَعَامِ ٱلۡمِسۡكِينِ ٣٤
Ve fukarânın yiyeceğine hiç bakmıyordu.
Yoksulu doyurmaya önayak olmazdı.»
“Yoksulu doyurmağa teşvik etmiyordu.”
فَلَيۡسَ لَهُ ٱلۡيَوۡمَ هَٰهُنَا حَمِيمٞ ٣٥
Bugün de ona yok kanı sıcak bir hısım
Bugün onun için candan bir dost yoktur.
“Bu sebeple, bugün burada onun samimi bir dostu yoktur.”
وَلَا طَعَامٌ إِلَّا مِنۡ غِسۡلِينٖ ٣٦
ne de bir taâm, bir “gıslîn”den başka.
İrinden başka yiyecek yoktur.
“Kanlı irinden başka bir yiyeceği de yoktur.”
لَّا يَأۡكُلُهُۥٓ إِلَّا ٱلۡخَٰطِـُٔونَ ٣٧
Ki onu kimse yemez hatâkâr cânîlerden başka.
Onu (bile bile) hata işleyenlerden başkası yemez.
Onu günahkârlardan başkası yemez.”
فَلَآ أُقۡسِمُ بِمَا تُبۡصِرُونَ ٣٨
Artık yok, kasem ederim ki gördüklerinize
Yoo yemin ederim; gördüklerinize
(38-40) Görebildiklerinize ve göremediklerinize yemin ederim ki, o (Kur’an), hiç şüphesiz çok şerefli bir elçinin (Allah’tan alıp tebliğ ettiği) sözüdür.