044 surah

بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَٱتۡرُكِ ٱلۡبَحۡرَ رَهۡوًاۖ إِنَّهُمۡ جُندٞ مُّغۡرَقُونَ ٢٤

Denizi de (karşı yakaya geçtikten sonra, sana açılan yolu da kapamayıp) açık bırak; çünkü onlar (açık görecekleri bu yola girip) bir ordu halinde boğulmuş olacaklardır.”

– Ali Fikri Yavuz

كَمۡ تَرَكُواْ مِن جَنَّٰتٖ وَعُيُونٖ ٢٥

(Firavun ve ordusu boğulduktan sonra) geriye neler bırakmışlardı! Ne bahçeler, ne kaynaklar...

– Ali Fikri Yavuz

وَزُرُوعٖ وَمَقَامٖ كَرِيمٖ ٢٦

Ne çiftlikler, ne güzel konaklar...

– Ali Fikri Yavuz

وَنَعۡمَةٖ كَانُواْ فِيهَا فَٰكِهِينَ ٢٧

İçinde zevk sürdükleri ne nimet ve refah...

– Ali Fikri Yavuz

كَذَٰلِكَۖ وَأَوۡرَثۡنَٰهَا قَوۡمًا ءَاخَرِينَ ٢٨

İşte bize isyan edenlere böyle yaparız. Onların mülklerini başka bir kavme miras bıraktık.

– Ali Fikri Yavuz

فَمَا بَكَتۡ عَلَيۡهِمُ ٱلسَّمَآءُ وَٱلۡأَرۡضُ وَمَا كَانُواْ مُنظَرِينَ ٢٩

Nihayet (Firavun ve kavminin) üzerlerine ne gök ağladı, ne yer; ne de (azap bakımından) geciktirildiler.

– Ali Fikri Yavuz

وَلَقَدۡ نَجَّيۡنَا بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ مِنَ ٱلۡعَذَابِ ٱلۡمُهِينِ ٣٠

Gerçekten İsraîloğullarını kurtarmıştık o zilletli azabdan:

– Ali Fikri Yavuz

مِن فِرۡعَوۡنَۚ إِنَّهُۥ كَانَ عَالِيٗا مِّنَ ٱلۡمُسۡرِفِينَ ٣١

Firavun’dan (esaretinden ve oğullarının öldürülmesinden). Çünkü o azgın müsriflerdendi, (şirke varanlardandı).

– Ali Fikri Yavuz

وَلَقَدِ ٱخۡتَرۡنَٰهُمۡ عَلَىٰ عِلۡمٍ عَلَى ٱلۡعَٰلَمِينَ ٣٢

Celâlim hakkı için, biz İsraîloğullarına, bildiğimiz gibi, âlemlerin üstünde hayır vermiştik.

– Ali Fikri Yavuz

وَءَاتَيۡنَٰهُم مِّنَ ٱلۡأٓيَٰتِ مَا فِيهِ بَلَٰٓؤٞاْ مُّبِينٌ ٣٣

Ve onlara (denizin açılması, bıldırcın ve kudret helvası gibi) alâmetlerden öylesini vermiştik ki, onda büyük bir nimet vardı.

– Ali Fikri Yavuz

إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ لَيَقُولُونَ ٣٤

Fakat (Ey Rasûlüm, senin kavmin olan) şunlar diyorlar ki:

– Ali Fikri Yavuz

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu