بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

لَقَدْ خَلَقْنَا ٱلْإِنسَٰنَ فِى كَبَدٍ ﴿٤

Biz, insanı gerçekten meşakkat içinde yarattık.

— İbni Kesir

أَيَحْسَبُ أَن لَّن يَقْدِرَ عَلَيْهِ أَحَدٌ ﴿٥

Yoksa o, kimsenin kendisine güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?

— İbni Kesir

يَقُولُ أَهْلَكْتُ مَالًا لُّبَدًا ﴿٦

Yığın yığın mal tüketmişimdir, diyor.

— İbni Kesir

أَيَحْسَبُ أَن لَّمْ يَرَهُۥٓ أَحَدٌ ﴿٧

Kimsenin kendisini görmediğini mi sanıyor?

— İbni Kesir

أَلَمْ نَجْعَل لَّهُۥ عَيْنَيْنِ ﴿٨

Biz; onun için iki göz var etmedik mi?

— İbni Kesir

وَلِسَانًا وَشَفَتَيْنِ ﴿٩

Bir dil ve iki dudak.

— İbni Kesir

وَهَدَيْنَٰهُ ٱلنَّجْدَيْنِ ﴿١٠

Biz; ona iki de yol gösterdik.

— İbni Kesir

فَلَا ٱقْتَحَمَ ٱلْعَقَبَةَ ﴿١١

Ama o, sarp yokuşu aşmaya girişemedi.

— İbni Kesir

وَمَآ أَدْرَىٰكَ مَا ٱلْعَقَبَةُ ﴿١٢

Sarp yokuşun ne olduğunu sen nereden bileceksin?

— İbni Kesir

فَكُّ رَقَبَةٍ ﴿١٣

Bir kul azad etmektir.

— İbni Kesir

أَوْ إِطْعَٰمٌ فِى يَوْمٍ ذِى مَسْغَبَةٍ ﴿١٤

Yahut açlık gününde yemek yedirmektir,

— İbni Kesir

AYARLAR