بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَأَنتَ حِلٌّۢ بِهَٰذَا ٱلْبَلَدِ ﴿٢

Sen bu beldeye halâl iken.

— Hasan Basri Çantay

وَوَالِدٍ وَمَا وَلَدَ ﴿٣

Babaya da, doğana da (yemîn ederim),

— Hasan Basri Çantay

لَقَدْ خَلَقْنَا ٱلْإِنسَٰنَ فِى كَبَدٍ ﴿٤

ki biz insanı, andolsun, meşakkat içinde yaratdık.

— Hasan Basri Çantay

أَيَحْسَبُ أَن لَّن يَقْدِرَ عَلَيْهِ أَحَدٌ ﴿٥

O, kendisine kimsenin mutlakaa güc yetiremeyeceğini mi sanıyor?

— Hasan Basri Çantay

يَقُولُ أَهْلَكْتُ مَالًا لُّبَدًا ﴿٦

Der ki: «Yığın yığın mal telef etdim».

— Hasan Basri Çantay

أَيَحْسَبُ أَن لَّمْ يَرَهُۥٓ أَحَدٌ ﴿٧

O, kendisini hiçbir (kişi) nin görmediğini mi sanıyor?

— Hasan Basri Çantay

أَلَمْ نَجْعَل لَّهُۥ عَيْنَيْنِ ﴿٨

Biz. ona vermedik mi: (Görecek) iki göz,

— Hasan Basri Çantay

وَلِسَانًا وَشَفَتَيْنِ ﴿٩

(kalbine tercüman olacak) bir dil, (boş boğazlığına mâni' olacak) iki dudak?

— Hasan Basri Çantay

وَهَدَيْنَٰهُ ٱلنَّجْدَيْنِ ﴿١٠

Biz ona iki de yol gösterdik.

— Hasan Basri Çantay

فَلَا ٱقْتَحَمَ ٱلْعَقَبَةَ ﴿١١

Fakat o, sarp yokuşa saldıramadı.

— Hasan Basri Çantay

وَمَآ أَدْرَىٰكَ مَا ٱلْعَقَبَةُ ﴿١٢

Bu sarp yokuşun ne olduğunu sana hangi şey bildirdi?

— Hasan Basri Çantay

AYARLAR