بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

إِرَمَ ذَاتِ ٱلْعِمَادِ ﴿٧

(Ya'nî) o direk saahibi «İrem» e?

— Hasan Basri Çantay

ٱلَّتِى لَمْ يُخْلَقْ مِثْلُهَا فِى ٱلْبِلَٰدِ ﴿٨

Ki o, şehirlerde bir benzeri yaratılmayandı,

— Hasan Basri Çantay

وَثَمُودَ ٱلَّذِينَ جَابُواْ ٱلصَّخْرَ بِٱلْوَادِ ﴿٩

Ve vaadî (ler) de kayaları oyan «Semuud» a,

— Hasan Basri Çantay

وَفِرْعَوْنَ ذِى ٱلْأَوْتَادِ ﴿١٠

o kazıklar saahibi «Fir'avn» e.

— Hasan Basri Çantay

ٱلَّذِينَ طَغَوْاْ فِى ٱلْبِلَٰدِ ﴿١١

Ki (bütün) bunlar memleketler (in) de azgınlık edenlerdi.

— Hasan Basri Çantay

فَأَكْثَرُواْ فِيهَا ٱلْفَسَادَ ﴿١٢

O suretle ki oralarda fesadı çoğaltmışlardı.

— Hasan Basri Çantay

فَصَبَّ عَلَيْهِمْ رَبُّكَ سَوْطَ عَذَابٍ ﴿١٣

Bundan dolayı Rabbin de üzerlerine bir azâb kamçısı yağdırıverdi.

— Hasan Basri Çantay

إِنَّ رَبَّكَ لَبِٱلْمِرْصَادِ ﴿١٤

Çünkü Rabbin şübhesiz ki rasad yerindedir.

— Hasan Basri Çantay

فَأَمَّا ٱلْإِنسَٰنُ إِذَا مَا ٱبْتَلَىٰهُ رَبُّهُۥ فَأَكْرَمَهُۥ وَنَعَّمَهُۥ فَيَقُولُ رَبِّىٓ أَكْرَمَنِ ﴿١٥

Amma insan, ne zaman Rabbi onu imtihaan edib de kendisine (lütf-ü) kerem (iyle muaamele) eder, ona ni'metler verirse «Rabbim beni şerefli kıldı» der!

— Hasan Basri Çantay

وَأَمَّآ إِذَا مَا ٱبْتَلَىٰهُ فَقَدَرَ عَلَيْهِ رِزْقَهُۥ فَيَقُولُ رَبِّىٓ أَهَٰنَنِ ﴿١٦

Fakat ne vakit da onu deneyerek üzerine rızkını daraltırsa şimdi de« Rabbim bana ihanet etdi» der!

— Hasan Basri Çantay

كَلَّاۖ بَل لَّا تُكْرِمُونَ ٱلْيَتِيمَ ﴿١٧

Hayır. Siz bil'akis yetime iyilik etmezsiniz.

— Hasan Basri Çantay

AYARLAR