بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

إِنَّهُۥ عَلَىٰ رَجْعِهِۦ لَقَادِرٌ ﴿٨

Elbette o onu döndürmeğe kadirdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphe yok ki O, onu yeniden döndürmeye kadirdir.

— İbni Kesir

Şüphesiz Allah’ın onu, öldükten sonra tekrar diriltmeye de gücü yeter.

— Diyanet İşleri

Şübhe yok ki (Allah) onu (tekrar diriltib) döndürmiye elbette kaadirdir,

— Hasan Basri Çantay

Allah onu tekrar yaratmaya kadirdir.

— Seyyid Kutub

يَوْمَ تُبْلَى ٱلسَّرَآئِرُ ﴿٩

Yoklanacağı gün bütün serâir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O gün, sırlar yoklanıp meydana çıkarılacaktır.

— İbni Kesir

Bütün sırların yoklanacağı günü hatırla!

— Diyanet İşleri

o günde ki (bütün) sırlar yoklanıb meydana çıkarılacakdır.

— Hasan Basri Çantay

Gizli işlerin ortaya çıkarıldığı günde.

— Seyyid Kutub

فَمَا لَهُۥ مِن قُوَّةٍ وَلَا نَاصِرٍ ﴿١٠

O vakit ona ne bir kuvvet vardır ne de bir nâsır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Artık onun gücü de, yardımcısı da yoktur.

— İbni Kesir

(O gün) artık insan için ne bir kuvvet vardır, ne de bir yardımcı.

— Diyanet İşleri

Artık onun için ne bir kudret, ne de bir yardımcı yokdur.

— Hasan Basri Çantay

Onun hiçbir gücü ve hiçbir yardımcısı olmaz.

— Seyyid Kutub

وَٱلسَّمَآءِ ذَاتِ ٱلرَّجْعِ ﴿١١

Kasem olsun o Semâ-i zati reca.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun o dönüş yeri olan göğe.

— İbni Kesir

Yağmurlu göğe andolsun,

— Diyanet İşleri

Andolsun o dönüş saahibi olan göğe,

— Hasan Basri Çantay

Yağmurun sahibi göğe.

— Seyyid Kutub

وَٱلْأَرْضِ ذَاتِ ٱلصَّدْعِ ﴿١٢

Ve o arzı zati sada.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve yarılan yere,

— İbni Kesir

Yarık yarık çatlamış yere andolsun.

— Diyanet İşleri

o (nebat ile) yarılan yere ki,

— Hasan Basri Çantay

Bitkinin yeşerdiği yere andolsun ki.

— Seyyid Kutub

إِنَّهُۥ لَقَوْلٌ فَصْلٌ ﴿١٣

Ki o her halde bir keskin hukümdür.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ki doğrusu bu, kesin bir sözdür,

— İbni Kesir

Şüphesiz o Kur’an, hak ile batılı ayırd eden bir sözdür.

— Diyanet İşleri

Hakıykaten o (Kur'an) hak ile (baatılı ayırd eden) kat'î bir kelâmdır.

— Hasan Basri Çantay

Şüphesiz Kur'an kesin bir sözdür.

— Seyyid Kutub

وَمَا هُوَ بِٱلْهَزْلِ ﴿١٤

Şaka değildir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve o, bir şaka değildir.

— İbni Kesir

O, boş bir söz değildir.

— Diyanet İşleri

O, bir şaka değildir.

— Hasan Basri Çantay

O saçma bir söz değildir.

— Seyyid Kutub

إِنَّهُمْ يَكِيدُونَ كَيْدًا ﴿١٥

Haberin olsun ki onlar hep hiyle kuruyorlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Gerçekten onlar düzen kuruyorlar,

— İbni Kesir

Şüphesiz onlar bir tuzak kurarlar,

— Diyanet İşleri

Hakıykat, onlar alabildiklerine hileler düzerler.

— Hasan Basri Çantay

Onlar bir tuzak kuruyorlar.

— Seyyid Kutub

وَأَكِيدُ كَيْدًا ﴿١٦

Ben de kurarım hiylelerine hiyle.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ben de bir düzen kurmaktayım.

— İbni Kesir

Ben de bir tuzak kurarım.

— Diyanet İşleri

Ben de onların hilelerini (ceza ile) karşılarım.

— Hasan Basri Çantay

Ben de bir tuzak kuruyorum.

— Seyyid Kutub

فَمَهِّلِ ٱلْكَٰفِرِينَ أَمْهِلْهُمْ رُوَيْدًۢا ﴿١٧

Onun için kâfirleri imhal eyle: mühlet ver onlara biraz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sen; şimdilik kafirlere mühlet ver, onları biraz geciktir.

— İbni Kesir

Artık sen inkârcılara mühlet ver; onlara biraz zaman tanı!

— Diyanet İşleri

(Habîbim) sen şimdilik o kâfirlere mühlet ver, onları biraz gecikdiriver.

— Hasan Basri Çantay

Sen kâfirlere mühlet ver. Onlara biraz zaman tanı.

— Seyyid Kutub

AYARLAR