بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

ٱلنَّجۡمُ ٱلثَّاقِبُ ٣

O necmi sâkıb.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O, delen yıldızdır.

– İbni Kesir

O, (ışığıyla karanlığı) delen yıldızdır.

– Diyanet İşleri

(O, zıyâsiyle karanlığı) delen yıldızdır.

– Hasan Basri Çantay

O karanlığı delen yıldızdır.

– Seyyid Kutub

إِن كُلُّ نَفۡسٖ لَّمَّا عَلَيۡهَا حَافِظٞ ٤

Bir nefis yoktur ki illâ üzerinde bir hâfız olmasın.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Hiç bir nefis yoktur ki mutlaka onun üzerinde bir gözeten bulunmasın.

– İbni Kesir

Hiçbir kimse yoktur ki, üzerinde koruyucu bulunmasın.

– Diyanet İşleri

Hiçbir nefs haaric değildir, ille onun üzerinde bir gözeten vardır.

– Hasan Basri Çantay

Hiçbir can yoktur ki başında bir koruyucu olmasın.

– Seyyid Kutub

فَلۡيَنظُرِ ٱلۡإِنسَٰنُ مِمَّ خُلِقَ ٥

Onun için insan düşünsün neden yaratıldı?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Şu halde insan bir baksın, neden yaratılmıştır?

– İbni Kesir

Öyleyse insan neden yaratıldığına bir baksın.

– Diyanet İşleri

Şimdi, insan hangi şeyden yaratıldı? (İbretle) baksın.

– Hasan Basri Çantay

Öyleyse insan neden yaratıldığına bir baksın.

– Seyyid Kutub

خُلِقَ مِن مَّآءٖ دَافِقٖ ٦

Bir atılgan sudan yaratıldı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O, atılıp dökülen bir sudan yaratılmıştır.

– İbni Kesir

Fışkırıp çıkan bir sudan yaratıldı.

– Diyanet İşleri

O, atılıb dökülen bir sudan yaratılmışdır,

– Hasan Basri Çantay

Fışkıran su damlacığından yaratıldı.

– Seyyid Kutub

يَخۡرُجُ مِنۢ بَيۡنِ ٱلصُّلۡبِ وَٱلتَّرَآئِبِ ٧

Ki sulb ile sîneler arasından çıkar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bel kemiği ile göğüslerin arasından çıkar.

– İbni Kesir

Bu su, bel ile kaburga kemikleri arasından çıkar.

– Diyanet İşleri

Ki (erkeğin) arka kemiği ile (kadının) göğüs kemikleri arasından çıkıyor o.

– Hasan Basri Çantay

Bel ile kaburga kemikleri arasından çıkan.

– Seyyid Kutub

إِنَّهُۥ عَلَىٰ رَجۡعِهِۦ لَقَادِرٞ ٨

Elbette o onu döndürmeğe kadirdir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphe yok ki O, onu yeniden döndürmeye kadirdir.

– İbni Kesir

Şüphesiz Allah’ın onu, öldükten sonra tekrar diriltmeye de gücü yeter.

– Diyanet İşleri

Şübhe yok ki (Allah) onu (tekrar diriltib) döndürmiye elbette kaadirdir,

– Hasan Basri Çantay

Allah onu tekrar yaratmaya kadirdir.

– Seyyid Kutub

يَوۡمَ تُبۡلَى ٱلسَّرَآئِرُ ٩

Yoklanacağı gün bütün serâir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O gün, sırlar yoklanıp meydana çıkarılacaktır.

– İbni Kesir

Bütün sırların yoklanacağı günü hatırla!

– Diyanet İşleri

o günde ki (bütün) sırlar yoklanıb meydana çıkarılacakdır.

– Hasan Basri Çantay

Gizli işlerin ortaya çıkarıldığı günde.

– Seyyid Kutub

فَمَا لَهُۥ مِن قُوَّةٖ وَلَا نَاصِرٖ ١٠

O vakit ona ne bir kuvvet vardır ne de bir nâsır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Artık onun gücü de, yardımcısı da yoktur.

– İbni Kesir

(O gün) artık insan için ne bir kuvvet vardır, ne de bir yardımcı.

– Diyanet İşleri

Artık onun için ne bir kudret, ne de bir yardımcı yokdur.

– Hasan Basri Çantay

Onun hiçbir gücü ve hiçbir yardımcısı olmaz.

– Seyyid Kutub

وَٱلسَّمَآءِ ذَاتِ ٱلرَّجۡعِ ١١

Kasem olsun o Semâ-i zati reca.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun o dönüş yeri olan göğe.

– İbni Kesir

Yağmurlu göğe andolsun,

– Diyanet İşleri

Andolsun o dönüş saahibi olan göğe,

– Hasan Basri Çantay

Yağmurun sahibi göğe.

– Seyyid Kutub

وَٱلۡأَرۡضِ ذَاتِ ٱلصَّدۡعِ ١٢

Ve o arzı zati sada.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ve yarılan yere,

– İbni Kesir

Yarık yarık çatlamış yere andolsun.

– Diyanet İşleri

o (nebat ile) yarılan yere ki,

– Hasan Basri Çantay

Bitkinin yeşerdiği yere andolsun ki.

– Seyyid Kutub

إِنَّهُۥ لَقَوۡلٞ فَصۡلٞ ١٣

Ki o her halde bir keskin hukümdür.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ki doğrusu bu, kesin bir sözdür,

– İbni Kesir

Şüphesiz o Kur’an, hak ile batılı ayırd eden bir sözdür.

– Diyanet İşleri

Hakıykaten o (Kur'an) hak ile (baatılı ayırd eden) kat'î bir kelâmdır.

– Hasan Basri Çantay

Şüphesiz Kur'an kesin bir sözdür.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu