بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَشَاهِدٖ وَمَشۡهُودٖ ٣

Ve şâhide ve meşhûda kasem olsun.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Şehadet edene ve şehadet edilene.

– İbni Kesir

(3-5) Şâhitlik edene ve şahitlik edilene andolsun ki, (mü’minleri yakmak için) hendek kazıp (içinde) alevli ateş yakanlar lânetlenmiştir.

– Diyanet İşleri

şâhidle meşhûde ki,

– Hasan Basri Çantay

Şahitlik edene ve şahitlik edilene andolsun ki.

– Seyyid Kutub

قُتِلَ أَصۡحَٰبُ ٱلۡأُخۡدُودِ ٤

Tel'ıyn edildi sahibleri o uhdudun.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Uhdud ashabının canı çıksın,

– İbni Kesir

(3-5) Şâhitlik edene ve şahitlik edilene andolsun ki, (mü’minleri yakmak için) hendek kazıp (içinde) alevli ateş yakanlar lânetlenmiştir.

– Diyanet İşleri

(4-5) tutuşdurucu (malzeme ile hazırladıkları) o ateş hendeklerin saahibleri gebertilmişdir.

– Hasan Basri Çantay

Hendekleri hazırlayanların canı çıksın.

– Seyyid Kutub

ٱلنَّارِ ذَاتِ ٱلۡوَقُودِ ٥

O çıralı ateşin.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Tutuşturucu ateşlerle,

– İbni Kesir

(3-5) Şâhitlik edene ve şahitlik edilene andolsun ki, (mü’minleri yakmak için) hendek kazıp (içinde) alevli ateş yakanlar lânetlenmiştir.

– Diyanet İşleri

(4-5) tutuşdurucu (malzeme ile hazırladıkları) o ateş hendeklerin saahibleri gebertilmişdir.

– Hasan Basri Çantay

Bol yakıtı olan ateşi oralara dolduranların.

– Seyyid Kutub

إِذۡ هُمۡ عَلَيۡهَا قُعُودٞ ٦

O vakit ki üzerine oturmuştular.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Hani onlar, onun çevresinde oturmuşlardı.

– İbni Kesir

(6-7) O vakit, ateşin etrafında oturmuş, mü’minlere yaptıklarını seyrediyorlardı.

– Diyanet İşleri

O zaman onlar (o ateşin) etrafında oturucu idiler.

– Hasan Basri Çantay

Hani onlar hendeklerin başında oturuyorlardı.

– Seyyid Kutub

وَهُمۡ عَلَىٰ مَا يَفۡعَلُونَ بِٱلۡمُؤۡمِنِينَ شُهُودٞ ٧

Mü'minler’e yaptıklarına karşı şâhid de oluyorlardı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Mü'minlere yaptıklarını seyretmekteydiler.

– İbni Kesir

(6-7) O vakit, ateşin etrafında oturmuş, mü’minlere yaptıklarını seyrediyorlardı.

– Diyanet İşleri

Onlar (Allaha) îman edenlere yapacakları (işkenceler) hususunda (hükümdarları nezdinde) şâhidlik edeceklerdi.

– Hasan Basri Çantay

Müminlere yaptıkları işkenceleri seyrediyorlardı.

– Seyyid Kutub

وَمَا نَقَمُواْ مِنۡهُمۡ إِلَّآ أَن يُؤۡمِنُواْ بِٱللَّهِ ٱلۡعَزِيزِ ٱلۡحَمِيدِ ٨

Onlardan kızdıkları da yalnız Aziz, hamîd olan Allah’a iman etmeleri idi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar; ancak Aziz, Hamid Allah'a inandıkları için mü'minlerden öç almışlardı.

– İbni Kesir

(8-9) Onlar mü’minlere ancak; göklerin ve yerin hükümranlığı kendisine ait olan mutlak güç sahibi ve övülmeye lâyık Allah’a iman ettikleri için kızıyorlardı. Allah, her şeye şahittir.

– Diyanet İşleri

Onlar, içlerinden (mü'minlerin) O yegâne gaalib, her hamde lâyık Allaha îman etmelerinden başka (hiçbir şey'i) inkâr etmemişlerdi.

– Hasan Basri Çantay

Müminlerden öç almalarının tek sebebi aziz, övgüye lâyık Allah'a inanmalarıydı.

– Seyyid Kutub

ٱلَّذِي لَهُۥ مُلۡكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۚ وَٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ شَهِيدٌ ٩

Ki bütün Semâvât ve arz mülkü onundur ve Allah, her şeye şâhiddir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O ki; göklerin ve yerin mülkü kendisinindir. Ve Allah; her şeye Şahid'dir.

– İbni Kesir

(8-9) Onlar mü’minlere ancak; göklerin ve yerin hükümranlığı kendisine ait olan mutlak güç sahibi ve övülmeye lâyık Allah’a iman ettikleri için kızıyorlardı. Allah, her şeye şahittir.

– Diyanet İşleri

(O Allah ki) göklerin ve yerin mülk (-ü tasarruf) u Onundur. Allah herşey'e hakkıyle şâhiddir.

– Hasan Basri Çantay

O Allah ki göklerin ve yerin sahibi olan Allah'a. Allah herşeye şahittir.

– Seyyid Kutub

إِنَّ ٱلَّذِينَ فَتَنُواْ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ وَٱلۡمُؤۡمِنَٰتِ ثُمَّ لَمۡ يَتُوبُواْ فَلَهُمۡ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمۡ عَذَابُ ٱلۡحَرِيقِ ١٠

O kimseler ki mü'minîn ve mü'minâta fitne yapmışlar, sonra da tevbe etmemişlerdir muhakkak artık onlara cehennem azâbı var ve onlara yangın azâbı vardır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphesiz ki mü'min erkekleri ve mü'min kadınları belaya uğratanlar sonra da tevbe etmemiş olanlar, işte onlar için cehennem azabı vardır. Ve yakıcı azab da onlaradır.

– İbni Kesir

Şüphesiz mü’min erkeklerle mü’min kadınlara işkence edip, sonra da tövbe etmeyenlere; cehennem azabı ve yangın azabı vardır.

– Diyanet İşleri

Hakıykat, erkek mü'minlerle kadın mü'minleri belâye uğratanlar, sonra da tevbe etmeyenler (yok mu?) onlar için cehennem azâbı vardır, onlar için bir de yangın azâbı.

– Hasan Basri Çantay

İnanmış erkek ve kadınlara işkence edip, sonra yaptıklarına tevbe etmeyenler, var ya. Şüphesiz onlar için cehennem azabı vardır. Yakıp kavuran azap ta onlaradır,

– Seyyid Kutub

إِنَّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ لَهُمۡ جَنَّٰتٞ تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُۚ ذَٰلِكَ ٱلۡفَوۡزُ ٱلۡكَبِيرُ ١١

O kimseler ki iman etmişler ve salih ameller işlemişlerdir, muhakkak onlara altından ırmaklar akar cennetler var, işte o büyük kurtuluş dur.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu iman edip salih amel işlemiş olanlar için, altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük kurtuluş budur.

– İbni Kesir

İman edip salih ameller işleyenlere gelince; onlara içinden ırmaklar akan cennetler vardır. İşte bu büyük başarıdır.

– Diyanet İşleri

İman edib de güzel güzel amel (ve hareket) edenler (e gelince:) Altlarından ırmaklar akan cennetler de, onlarındır. Büyük kurtuluş (ve seâdet de) budur.

– Hasan Basri Çantay

inananlar ve iyi işler yapanlar için de altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük kurtuluş budur.

– Seyyid Kutub

إِنَّ بَطۡشَ رَبِّكَ لَشَدِيدٌ ١٢

Hakîkat Rabbi’nin tutuşu şediddir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu Rabbının yakalayışı amansızdır.

– İbni Kesir

Şüphesiz, Rabbinin yakalaması çok çetindir.

– Diyanet İşleri

Hakıykat, Rabbinin kıskıvrak tutub yakalayışı pek çetindir.

– Hasan Basri Çantay

Doğrusu Rabbinin yakalaması şiddetlidir.

– Seyyid Kutub

إِنَّهُۥ هُوَ يُبۡدِئُ وَيُعِيدُ ١٣

Çünkü o hem mübdî hem muîddir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Önce yaratıp sonra tekrarlayan O'dur, O.

– İbni Kesir

Şüphesiz O, başlangıçta yaratmayı yapar, sonra onu tekrarlar.

– Diyanet İşleri

Çünkü O, ilkin var edenin de, (sonra yeniden diriltib kendisine) döndürecek olanın da ta kendisidir.

– Hasan Basri Çantay

İlk yaratan ve tekrar yaratacak olan da O'dur.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu