بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَٱلْيَوْمِ ٱلْمَوْعُودِ ﴿٢

Ve vaadolunan güne,

— İbni Kesir

وَشَاهِدٍ وَمَشْهُودٍ ﴿٣

Şehadet edene ve şehadet edilene.

— İbni Kesir

قُتِلَ أَصْحَٰبُ ٱلْأُخْدُودِ ﴿٤

Uhdud ashabının canı çıksın,

— İbni Kesir

ٱلنَّارِ ذَاتِ ٱلْوَقُودِ ﴿٥

Tutuşturucu ateşlerle,

— İbni Kesir

إِذْ هُمْ عَلَيْهَا قُعُودٌ ﴿٦

Hani onlar, onun çevresinde oturmuşlardı.

— İbni Kesir

وَهُمْ عَلَىٰ مَا يَفْعَلُونَ بِٱلْمُؤْمِنِينَ شُهُودٌ ﴿٧

Mü'minlere yaptıklarını seyretmekteydiler.

— İbni Kesir

وَمَا نَقَمُواْ مِنْهُمْ إِلَّآ أَن يُؤْمِنُواْ بِٱللَّهِ ٱلْعَزِيزِ ٱلْحَمِيدِ ﴿٨

Onlar; ancak Aziz, Hamid Allah'a inandıkları için mü'minlerden öç almışlardı.

— İbni Kesir

ٱلَّذِى لَهُۥ مُلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِۚ وَٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍ شَهِيدٌ ﴿٩

O ki; göklerin ve yerin mülkü kendisinindir. Ve Allah; her şeye Şahid'dir.

— İbni Kesir

إِنَّ ٱلَّذِينَ فَتَنُواْ ٱلْمُؤْمِنِينَ وَٱلْمُؤْمِنَٰتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُواْ فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمْ عَذَابُ ٱلْحَرِيقِ ﴿١٠

Şüphesiz ki mü'min erkekleri ve mü'min kadınları belaya uğratanlar sonra da tevbe etmemiş olanlar, işte onlar için cehennem azabı vardır. Ve yakıcı azab da onlaradır.

— İbni Kesir

إِنَّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ لَهُمْ جَنَّٰتٌ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُۚ ذَٰلِكَ ٱلْفَوْزُ ٱلْكَبِيرُ ﴿١١

Doğrusu iman edip salih amel işlemiş olanlar için, altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük kurtuluş budur.

— İbni Kesir

إِنَّ بَطْشَ رَبِّكَ لَشَدِيدٌ ﴿١٢

Doğrusu Rabbının yakalayışı amansızdır.

— İbni Kesir

AYARLAR