بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا ٱلْمُقَرَّبُونَ ﴿٢٨

(O), bir pınardır ki mukarrebler (yalınız) onu içerler.

— Hasan Basri Çantay

إِنَّ ٱلَّذِينَ أَجْرَمُواْ كَانُواْ مِنَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ يَضْحَكُونَ ﴿٢٩

Hakıykat, günâh işleyen (o kâfir) ler îman edenlerden kimine gülerlerdi.

— Hasan Basri Çantay

وَإِذَا مَرُّواْ بِهِمْ يَتَغَامَزُونَ ﴿٣٠

(Mü'minler) yanlarından geçerlerken birbirlerine kaş göz işaretleri yaparlardı.

— Hasan Basri Çantay

وَإِذَا ٱنقَلَبُوٓاْ إِلَىٰٓ أَهْلِهِمُ ٱنقَلَبُواْ فَكِهِينَ ﴿٣١

Aailelerine döndükleri vakit (bu maskaralıklarından) zevk duyarak dönerlerdi.

— Hasan Basri Çantay

وَإِذَا رَأَوْهُمْ قَالُوٓاْ إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ لَضَآلُّونَ ﴿٣٢

Onları gördükleri zaman «Bunlar muhakkak sapıklardır» terlerdi.

— Hasan Basri Çantay

وَمَآ أُرْسِلُواْ عَلَيْهِمْ حَٰفِظِينَ ﴿٣٣

Halbuki onlar (mü'minlerin) üzerlerine gözcüler olarak gönderilmemişlerdi.

— Hasan Basri Çantay

فَٱلْيَوْمَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ مِنَ ٱلْكُفَّارِ يَضْحَكُونَ ﴿٣٤

işte bu gün de îman edenler o kâfirlere gülüyorlar,

— Hasan Basri Çantay

عَلَى ٱلْأَرَآئِكِ يَنظُرُونَ ﴿٣٥

(süslü) tahtlar üzerinde (onlara) bakarak.

— Hasan Basri Çantay

هَلْ ثُوِّبَ ٱلْكُفَّارُ مَا كَانُواْ يَفْعَلُونَ ﴿٣٦

(Nasıl) o kâfirler işleyegeldilclerinin cezasına çarpıldı (lar) mı?!

— Hasan Basri Çantay

AYARLAR