بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

خِتَٰمُهُۥ مِسۡكٞۚ وَفِي ذَٰلِكَ فَلۡيَتَنَافَسِ ٱلۡمُتَنَٰفِسُونَ ٢٦

Hitamı misk, işte ona imrensin artık imrenenler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onun sonu misktir. Öyleyse yarışanlar, bunu için yarışsınlar.

– İbni Kesir

Onun (içiminin) sonu bir misktir (ağızda misk gibi koku bırakır). İşte yarışanlar, bunun için yarışsınlar.

– Diyanet İşleri

ki onun (içiminin) sonu bir miskdir. O halde nefaset isteyenler bunu arzuu etmelidir (ler).

– Hasan Basri Çantay

Sonu misktir, onun. İşte yarışanlar bunda yarışsınlar.

– Seyyid Kutub

وَمِزَاجُهُۥ مِن تَسۡنِيمٍ ٢٧

Hem mizacı tesnîmden.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onun katkısı yüce kaynaktandır.

– İbni Kesir

O içeceğin katkısı tesnimdir.

– Diyanet İşleri

(O şarabın) katgısı «Tesnîm» dendir.

– Hasan Basri Çantay

Karışımı tesnimdendir.

– Seyyid Kutub

عَيۡنٗا يَشۡرَبُ بِهَا ٱلۡمُقَرَّبُونَ ٢٨

Bir çeşmeki mukarrebîn onunla içerler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bir pınar ki; gözdeler ondan içerler.

– İbni Kesir

Bir pınar ki, Allah’a yakın olanlar ondan içerler.

– Diyanet İşleri

(O), bir pınardır ki mukarrebler (yalınız) onu içerler.

– Hasan Basri Çantay

Yakınlaştırılmış olanların kendisinden içtiği kaynaktan.

– Seyyid Kutub

إِنَّ ٱلَّذِينَ أَجۡرَمُواْ كَانُواْ مِنَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ يَضۡحَكُونَ ٢٩

Evet, o cürm işleyenler iman edenlere gülüyorlardı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu suç işlemiş olanlar; mü'minlere, gülerlerdi.

– İbni Kesir

Şüphesiz günahkârlar, (dünyada) iman edenlere gülüyorlardı.

– Diyanet İşleri

Hakıykat, günâh işleyen (o kâfir) ler îman edenlerden kimine gülerlerdi.

– Hasan Basri Çantay

Suçlular, şüphesiz inanmış olanlara gülerlerdi.

– Seyyid Kutub

وَإِذَا مَرُّواْ بِهِمۡ يَتَغَامَزُونَ ٣٠

Ve onlara uğradıkları zaman birbirlerine göz kırpıyorlardı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yanlarından geçtiklerinde birbirlerine göz kırparlardı.

– İbni Kesir

Mü’minler yanlarından geçtiğinde, birbirlerine kaş göz ederek onlarla alay ediyorlardı.

– Diyanet İşleri

(Mü'minler) yanlarından geçerlerken birbirlerine kaş göz işaretleri yaparlardı.

– Hasan Basri Çantay

Yanlarından geçtikleri zaman da birbirlerine göz kırparlardı.

– Seyyid Kutub

وَإِذَا ٱنقَلَبُوٓاْ إِلَىٰٓ أَهۡلِهِمُ ٱنقَلَبُواْ فَكِهِينَ ٣١

Ve evlerine döndükleri zaman zevklanarak dönüyorlardı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ailelerinin yanına döndüklerinde, eğlenerek dönerlerdi.

– İbni Kesir

Ailelerine dönerken zevk ve neşe içinde gülüşe gülüşe dönüyorlardı.

– Diyanet İşleri

Aailelerine döndükleri vakit (bu maskaralıklarından) zevk duyarak dönerlerdi.

– Hasan Basri Çantay

Ailelerinin yanına döndükleri zaman da eğlenmeye başlarlardı.

– Seyyid Kutub

وَإِذَا رَأَوۡهُمۡ قَالُوٓاْ إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ لَضَآلُّونَ ٣٢

Ve onları gördükleri vakit ha, işte bunlar sapıklar diyorlardı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onları gördükleri vakit; muhakkak bunlar sapıklardır, derlerdi.

– İbni Kesir

Mü’minleri gördükleri vakit, “Hiç şüphe yok, şunlar sapık kimselerdir” diyorlardı.

– Diyanet İşleri

Onları gördükleri zaman «Bunlar muhakkak sapıklardır» terlerdi.

– Hasan Basri Çantay

İnananları gördüklerinde «Bunlar sapıklardır» derlerdi.

– Seyyid Kutub

وَمَآ أُرۡسِلُواْ عَلَيۡهِمۡ حَٰفِظِينَ ٣٣

Halbuki üzerlerine gözcü gönderilmemişlerdi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Halbuki onlar, bunların üzerine gözcüler olarak gönderilmemişlerdir.

– İbni Kesir

Hâlbuki onlar, mü’minlerin başına bekçi olarak gönderilmemişlerdi.

– Diyanet İşleri

Halbuki onlar (mü'minlerin) üzerlerine gözcüler olarak gönderilmemişlerdi.

– Hasan Basri Çantay

Oysa kendileri, onların üzerine bekçi olarak gönderilmemişlerdi.

– Seyyid Kutub

فَٱلۡيَوۡمَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ مِنَ ٱلۡكُفَّارِ يَضۡحَكُونَ ٣٤

İşte bugün de iman edenler kâfirlere gülecekler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İşte bugün de iman edenler, o kafirlere gülerler.

– İbni Kesir

İşte bugün de mü’minler kâfirlere gülerler.

– Diyanet İşleri

işte bu gün de îman edenler o kâfirlere gülüyorlar,

– Hasan Basri Çantay

İşte bugün de inananlar kafirlere gülerler.

– Seyyid Kutub

عَلَى ٱلۡأَرَآئِكِ يَنظُرُونَ ٣٥

Erîkler üzerinde nazar edecekler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Tahtlar üzerinde, bakarak,

– İbni Kesir

Koltuklar üzerinde (etrafı) seyrederler.

– Diyanet İşleri

(süslü) tahtlar üzerinde (onlara) bakarak.

– Hasan Basri Çantay

Tahtlar üzerinde kurulup bakarlar;

– Seyyid Kutub

هَلۡ ثُوِّبَ ٱلۡكُفَّارُ مَا كَانُواْ يَفۡعَلُونَ ٣٦

Nasıl kâfirler ettiklerinin cezasını buldularmı?

– Elmalılı Hamdi Yazır

O küfredenler, yapageldiklerinin cezasına çarptırıldılar mı diye?

– İbni Kesir

Nasıl, kâfirler yapmakta olduklarının karşılığını buldular mı?

– Diyanet İşleri

(Nasıl) o kâfirler işleyegeldilclerinin cezasına çarpıldı (lar) mı?!

– Hasan Basri Çantay

Kafirler, yaptıklarının cezasını gördüler mi? diye.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu