بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

إِنَّ ٱلْأَبْرَارَ لَفِى نَعِيمٍ ﴿٢٢

İyiler şüphesiz cennette nimetler içindedirler.

— Seyyid Kutub

عَلَى ٱلْأَرَآئِكِ يَنظُرُونَ ﴿٢٣

Tahtlar üzerinde kurulup etrafı seyrederler.

— Seyyid Kutub

تَعْرِفُ فِى وُجُوهِهِمْ نَضْرَةَ ٱلنَّعِيمِ ﴿٢٤

Yüzlerinde cennetin aydınlığını görürsün.

— Seyyid Kutub

يُسْقَوْنَ مِن رَّحِيقٍ مَّخْتُومٍ ﴿٢٥

Onlara mühürlü saf bir içecekten içirilir.

— Seyyid Kutub

خِتَٰمُهُۥ مِسْكٌۚ وَفِى ذَٰلِكَ فَلْيَتَنَافَسِ ٱلْمُتَنَٰفِسُونَ ﴿٢٦

Sonu misktir, onun. İşte yarışanlar bunda yarışsınlar.

— Seyyid Kutub

وَمِزَاجُهُۥ مِن تَسْنِيمٍ ﴿٢٧

Karışımı tesnimdendir.

— Seyyid Kutub

عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا ٱلْمُقَرَّبُونَ ﴿٢٨

Yakınlaştırılmış olanların kendisinden içtiği kaynaktan.

— Seyyid Kutub

إِنَّ ٱلَّذِينَ أَجْرَمُواْ كَانُواْ مِنَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ يَضْحَكُونَ ﴿٢٩

Suçlular, şüphesiz inanmış olanlara gülerlerdi.

— Seyyid Kutub

وَإِذَا مَرُّواْ بِهِمْ يَتَغَامَزُونَ ﴿٣٠

Yanlarından geçtikleri zaman da birbirlerine göz kırparlardı.

— Seyyid Kutub

وَإِذَا ٱنقَلَبُوٓاْ إِلَىٰٓ أَهْلِهِمُ ٱنقَلَبُواْ فَكِهِينَ ﴿٣١

Ailelerinin yanına döndükleri zaman da eğlenmeye başlarlardı.

— Seyyid Kutub

وَإِذَا رَأَوْهُمْ قَالُوٓاْ إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ لَضَآلُّونَ ﴿٣٢

İnananları gördüklerinde «Bunlar sapıklardır» derlerdi.

— Seyyid Kutub

AYARLAR