بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

إِنَّ ٱلْأَبْرَارَ لَفِى نَعِيمٍ ﴿٢٢

Şüphesiz iyiler, Naim'dedirler.

— İbni Kesir

عَلَى ٱلْأَرَآئِكِ يَنظُرُونَ ﴿٢٣

Tahtlar üzerinde temaşa ederler.

— İbni Kesir

تَعْرِفُ فِى وُجُوهِهِمْ نَضْرَةَ ٱلنَّعِيمِ ﴿٢٤

Sen, o nimetin güzelliğini yüzlerinden tanırsın.

— İbni Kesir

يُسْقَوْنَ مِن رَّحِيقٍ مَّخْتُومٍ ﴿٢٥

Onlara mühürlü, halis bir şarabtan içirilir.

— İbni Kesir

خِتَٰمُهُۥ مِسْكٌۚ وَفِى ذَٰلِكَ فَلْيَتَنَافَسِ ٱلْمُتَنَٰفِسُونَ ﴿٢٦

Onun sonu misktir. Öyleyse yarışanlar, bunu için yarışsınlar.

— İbni Kesir

وَمِزَاجُهُۥ مِن تَسْنِيمٍ ﴿٢٧

Onun katkısı yüce kaynaktandır.

— İbni Kesir

عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا ٱلْمُقَرَّبُونَ ﴿٢٨

Bir pınar ki; gözdeler ondan içerler.

— İbni Kesir

إِنَّ ٱلَّذِينَ أَجْرَمُواْ كَانُواْ مِنَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ يَضْحَكُونَ ﴿٢٩

Doğrusu suç işlemiş olanlar; mü'minlere, gülerlerdi.

— İbni Kesir

وَإِذَا مَرُّواْ بِهِمْ يَتَغَامَزُونَ ﴿٣٠

Yanlarından geçtiklerinde birbirlerine göz kırparlardı.

— İbni Kesir

وَإِذَا ٱنقَلَبُوٓاْ إِلَىٰٓ أَهْلِهِمُ ٱنقَلَبُواْ فَكِهِينَ ﴿٣١

Ailelerinin yanına döndüklerinde, eğlenerek dönerlerdi.

— İbni Kesir

وَإِذَا رَأَوْهُمْ قَالُوٓاْ إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ لَضَآلُّونَ ﴿٣٢

Onları gördükleri vakit; muhakkak bunlar sapıklardır, derlerdi.

— İbni Kesir

AYARLAR