بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

إِنَّ ٱلْأَبْرَارَ لَفِى نَعِيمٍ ﴿٢٢

Haberiniz olsunki ebrar muhakkak bir naîm içindedir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

عَلَى ٱلْأَرَآئِكِ يَنظُرُونَ ﴿٢٣

Erîkler üzerinde nezaret ederler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

تَعْرِفُ فِى وُجُوهِهِمْ نَضْرَةَ ٱلنَّعِيمِ ﴿٢٤

Yüzlerinde naîmîn revnakını tanırsın.

— Elmalılı Hamdi Yazır

يُسْقَوْنَ مِن رَّحِيقٍ مَّخْتُومٍ ﴿٢٥

Onlara öyle bir rahîktan sunulur ki mahtum.

— Elmalılı Hamdi Yazır

خِتَٰمُهُۥ مِسْكٌۚ وَفِى ذَٰلِكَ فَلْيَتَنَافَسِ ٱلْمُتَنَٰفِسُونَ ﴿٢٦

Hitamı misk, işte ona imrensin artık imrenenler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَمِزَاجُهُۥ مِن تَسْنِيمٍ ﴿٢٧

Hem mizacı tesnîmden.

— Elmalılı Hamdi Yazır

عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا ٱلْمُقَرَّبُونَ ﴿٢٨

Bir çeşmeki mukarrebîn onunla içerler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

إِنَّ ٱلَّذِينَ أَجْرَمُواْ كَانُواْ مِنَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ يَضْحَكُونَ ﴿٢٩

Evet, o cürm işleyenler iman edenlere gülüyorlardı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَإِذَا مَرُّواْ بِهِمْ يَتَغَامَزُونَ ﴿٣٠

Ve onlara uğradıkları zaman birbirlerine göz kırpıyorlardı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَإِذَا ٱنقَلَبُوٓاْ إِلَىٰٓ أَهْلِهِمُ ٱنقَلَبُواْ فَكِهِينَ ﴿٣١

Ve evlerine döndükleri zaman zevklanarak dönüyorlardı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَإِذَا رَأَوْهُمْ قَالُوٓاْ إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ لَضَآلُّونَ ﴿٣٢

Ve onları gördükleri vakit ha, işte bunlar sapıklar diyorlardı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

AYARLAR