بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
كَلَّا بَلْ تُكَذِّبُونَ بِٱلدِّينِ ﴿٩﴾
Hayır, hayır! Siz hesap ve cezayı yalanlıyorsunuz.
وَإِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَٰفِظِينَ ﴿١٠﴾
(10-11) Hâlbuki üzerinizde muhakkak bekçiler, değerli yazıcılar vardır.
كِرَامًا كَٰتِبِينَ ﴿١١﴾
(10-11) Hâlbuki üzerinizde muhakkak bekçiler, değerli yazıcılar vardır.
يَعْلَمُونَ مَا تَفْعَلُونَ ﴿١٢﴾
Onlar yapmakta olduklarınızı bilirler.
إِنَّ ٱلْأَبْرَارَ لَفِى نَعِيمٍ ﴿١٣﴾
Şüphesiz, iyiler Naîm cennetindedirler.
وَإِنَّ ٱلْفُجَّارَ لَفِى جَحِيمٍ ﴿١٤﴾
Şüphesiz, günahkârlar da cehennemdedirler.
يَصْلَوْنَهَا يَوْمَ ٱلدِّينِ ﴿١٥﴾
Hesap ve ceza günü oraya gireceklerdir.
وَمَا هُمْ عَنْهَا بِغَآئِبِينَ ﴿١٦﴾
Onlar oradan kaybolup kurtulacak da değillerdir.
وَمَآ أَدْرَىٰكَ مَا يَوْمُ ٱلدِّينِ ﴿١٧﴾
Hesap ve ceza gününün ne olduğunu sen ne bileceksin?
ثُمَّ مَآ أَدْرَىٰكَ مَا يَوْمُ ٱلدِّينِ ﴿١٨﴾
Evet, hesap ve ceza gününün ne olduğunu sen ne bileceksin?
يَوْمَ لَا تَمْلِكُ نَفْسٌ لِّنَفْسٍ شَيْـًٔاۖ وَٱلْأَمْرُ يَوْمَئِذٍ لِّلَّهِ ﴿١٩﴾
O gün kimse kimseye hiçbir fayda sağlayamayacaktır. O gün buyruk, yalnız Allah’ındır.