بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

فِىٓ أَىِّ صُورَةٍ مَّا شَآءَ رَكَّبَكَ ﴿٨

(6-8) Ey insan! Seni yaratan, şekillendirip ölçülü yapan, dilediği bir biçimde seni oluşturan cömert Rabbine karşı seni ne aldattı?

— Diyanet İşleri

كَلَّا بَلْ تُكَذِّبُونَ بِٱلدِّينِ ﴿٩

Hayır, hayır! Siz hesap ve cezayı yalanlıyorsunuz.

— Diyanet İşleri

وَإِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَٰفِظِينَ ﴿١٠

(10-11) Hâlbuki üzerinizde muhakkak bekçiler, değerli yazıcılar vardır.

— Diyanet İşleri

كِرَامًا كَٰتِبِينَ ﴿١١

(10-11) Hâlbuki üzerinizde muhakkak bekçiler, değerli yazıcılar vardır.

— Diyanet İşleri

يَعْلَمُونَ مَا تَفْعَلُونَ ﴿١٢

Onlar yapmakta olduklarınızı bilirler.

— Diyanet İşleri

إِنَّ ٱلْأَبْرَارَ لَفِى نَعِيمٍ ﴿١٣

Şüphesiz, iyiler Naîm cennetindedirler.

— Diyanet İşleri

وَإِنَّ ٱلْفُجَّارَ لَفِى جَحِيمٍ ﴿١٤

Şüphesiz, günahkârlar da cehennemdedirler.

— Diyanet İşleri

يَصْلَوْنَهَا يَوْمَ ٱلدِّينِ ﴿١٥

Hesap ve ceza günü oraya gireceklerdir.

— Diyanet İşleri

وَمَا هُمْ عَنْهَا بِغَآئِبِينَ ﴿١٦

Onlar oradan kaybolup kurtulacak da değillerdir.

— Diyanet İşleri

وَمَآ أَدْرَىٰكَ مَا يَوْمُ ٱلدِّينِ ﴿١٧

Hesap ve ceza gününün ne olduğunu sen ne bileceksin?

— Diyanet İşleri

ثُمَّ مَآ أَدْرَىٰكَ مَا يَوْمُ ٱلدِّينِ ﴿١٨

Evet, hesap ve ceza gününün ne olduğunu sen ne bileceksin?

— Diyanet İşleri

AYARLAR