بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

فِىٓ أَىِّ صُورَةٍ مَّا شَآءَ رَكَّبَكَ ﴿٨

Dilediği her hangi bir surette terkîb etti.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Seni istediği şekilde terkib etmiştir.

— İbni Kesir

(6-8) Ey insan! Seni yaratan, şekillendirip ölçülü yapan, dilediği bir biçimde seni oluşturan cömert Rabbine karşı seni ne aldattı?

— Diyanet İşleri

Seni dilediği herhangi bir suretde terkîb edendir O.

— Hasan Basri Çantay

Dilediği biçimde sana şekil veren Rabbine.

— Seyyid Kutub

كَلَّا بَلْ تُكَذِّبُونَ بِٱلدِّينِ ﴿٩

Hayır hayır, doğrusu siz dîni tekzîb ediyor, cezaya inanmıyorsunuz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır; bilakis siz, dini yalan sayıyorsunuz.

— İbni Kesir

Hayır, hayır! Siz hesap ve cezayı yalanlıyorsunuz.

— Diyanet İşleri

Hayır (siz Allahın keremine de mağrur olmuyorsunuz). Bil'akis dîni yalan sayıyorsunuz.

— Hasan Basri Çantay

Hayır! Aksine siz dini yalanlıyorsunuz.

— Seyyid Kutub

وَإِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَٰفِظِينَ ﴿١٠

Halbuki üzerinizde hâfızlar var.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Halbuki sizin üzerinizde koruyucular vardır.

— İbni Kesir

(10-11) Hâlbuki üzerinizde muhakkak bekçiler, değerli yazıcılar vardır.

— Diyanet İşleri

Halbuki sizin üstünüzde hakıykî bekçiler,

— Hasan Basri Çantay

Şüphesiz başınızda bekçiler vardır.

— Seyyid Kutub

كِرَامًا كَٰتِبِينَ ﴿١١

Kiram kâtibler var.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Çok şerefli yazıcılar.

— İbni Kesir

(10-11) Hâlbuki üzerinizde muhakkak bekçiler, değerli yazıcılar vardır.

— Diyanet İşleri

(Allah indinde) çok şerefli yazıcılar vardır,

— Hasan Basri Çantay

Şerefli katipler.

— Seyyid Kutub

يَعْلَمُونَ مَا تَفْعَلُونَ ﴿١٢

Her ne yaparsanız biliyorlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ne yaptığınızı bilirler.

— İbni Kesir

Onlar yapmakta olduklarınızı bilirler.

— Diyanet İşleri

Ki onlar ne yapıyorsanız bilirler.

— Hasan Basri Çantay

Yaptıklarınızı bilirler.

— Seyyid Kutub

إِنَّ ٱلْأَبْرَارَ لَفِى نَعِيمٍ ﴿١٣

Şüphesiz ki iyiler naîm içindedir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphesiz ki iyiler; Cennettedirler.

— İbni Kesir

Şüphesiz, iyiler Naîm cennetindedirler.

— Diyanet İşleri

İyiler, hiç şübhesiz Naıym (cennetin) de,

— Hasan Basri Çantay

Şüphesiz iyiler cennettedirler.

— Seyyid Kutub

وَإِنَّ ٱلْفُجَّارَ لَفِى جَحِيمٍ ﴿١٤

Ve şüphesiz ki fâcirler Cahîm içindedirler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve şüphesiz ki, kötüler de alevli ateştedirler.

— İbni Kesir

Şüphesiz, günahkârlar da cehennemdedirler.

— Diyanet İşleri

Kötüler ise muhakkak alevli ateşdedirler.

— Hasan Basri Çantay

Kötüler de cehennemdedirler.

— Seyyid Kutub

يَصْلَوْنَهَا يَوْمَ ٱلدِّينِ ﴿١٥

Din günü ona yaslanacaklardır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Din günü oraya girerler.

— İbni Kesir

Hesap ve ceza günü oraya gireceklerdir.

— Diyanet İşleri

Dîn (ceza) günü oraya gireceklerdir.

— Hasan Basri Çantay

Din günü oraya sürülürler.

— Seyyid Kutub

وَمَا هُمْ عَنْهَا بِغَآئِبِينَ ﴿١٦

Ve ondan gâib olmayacaklardır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve orada kaybolacak değildirler.

— İbni Kesir

Onlar oradan kaybolup kurtulacak da değillerdir.

— Diyanet İşleri

Ve onlar bundan ayrılanlar da değildir.

— Hasan Basri Çantay

Oradan bir daha çıkamazlar.

— Seyyid Kutub

وَمَآ أَدْرَىٰكَ مَا يَوْمُ ٱلدِّينِ ﴿١٧

Ve bildin mi nedir din günü?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Din gününün ne olduğunu sen nereden bileceksin.

— İbni Kesir

Hesap ve ceza gününün ne olduğunu sen ne bileceksin?

— Diyanet İşleri

O dîn günü nedir? (Bunu) sana hangi şey öğretdi?

— Hasan Basri Çantay

Din gününün ne olduğunu bilir misin sen?

— Seyyid Kutub

ثُمَّ مَآ أَدْرَىٰكَ مَا يَوْمُ ٱلدِّينِ ﴿١٨

Evet bildin mi nedir din günü?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yine sen nereden bileceksin, din gününün ne olduğunu?

— İbni Kesir

Evet, hesap ve ceza gününün ne olduğunu sen ne bileceksin?

— Diyanet İşleri

O dîn günü nedir? Tekrar (bunu) sana hangi şey öğretdi?

— Hasan Basri Çantay

Hem din gününün ne olduğunu sen nereden bileceksin?

— Seyyid Kutub

AYARLAR