بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

مِن نُّطْفَةٍ خَلَقَهُۥ فَقَدَّرَهُۥ ﴿١٩

Bir nutfeden, yarattı da onu biçimine koydu.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Meniden yarattı onu da, takdir etti.

— İbni Kesir

Az bir sudan (meniden). Onu yarattı ve ona ölçülü bir şekil verdi.

— Diyanet İşleri

Bir damla sudan yaratdı da onu biçimine koydu.

— Hasan Basri Çantay

Nutfe (sperm)den. Onu yarattı ve ona biçim verdi.

— Seyyid Kutub

ثُمَّ ٱلسَّبِيلَ يَسَّرَهُۥ ﴿٢٠

Sonra ona yolunu kolaylattı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra ona tutacağı yolu kolaylaştırmış.

— İbni Kesir

Sonra ona yolu kolaylaştırdı.

— Diyanet İşleri

Sonra onun yolu (nu) kolaylaşdırdık

— Hasan Basri Çantay

Sonra ona yolu kolaylaştırmıştır.

— Seyyid Kutub

ثُمَّ أَمَاتَهُۥ فَأَقْبَرَهُۥ ﴿٢١

Sonra onu öldürdü de kabre gömdürdü.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra da onu öldürdü, kabre koydu.

— İbni Kesir

Sonra onu öldürdü ve kabre koydu.

— Diyanet İşleri

Sonra onu öldürüb kabre sokdu.

— Hasan Basri Çantay

Sonra onu öldürdü, kabre koydurdu.

— Seyyid Kutub

ثُمَّ إِذَا شَآءَ أَنشَرَهُۥ ﴿٢٢

Sonra dilediği vakit ona nüşur verecek.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra dilediğinde onu tekrar çıkaracak.

— İbni Kesir

Sonra, dilediği vakit onu diriltir.

— Diyanet İşleri

Daha sonra, dilediği zaman da onu tekrar diriltecek.

— Hasan Basri Çantay

Sonra dilediği zaman onu yeniden diriltti.

— Seyyid Kutub

كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَآ أَمَرَهُۥ ﴿٢٣

Hayır hayır, doğrusu o hiç onun emrini tam eda etmedi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır; Allah'ın emrettiğini yerine getirmemiştir.

— İbni Kesir

Hayır, hayır o, Allah’ın kendisine emrettiğini yerine getirmedi. (İman etmedi.)

— Diyanet İşleri

Gerçek (o insan, Allahın) emretdiği şeyleri yerine getirmemişdir.

— Hasan Basri Çantay

Hayır, insan hala Allah'ın kendisine emrettiğini yapmadı.

— Seyyid Kutub

فَلْيَنظُرِ ٱلْإِنسَٰنُ إِلَىٰ طَعَامِهِۦٓ ﴿٢٤

Bir de insan taamına baksın.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Öyle ya insan yiyeceğine bir baksın.

— İbni Kesir

Her şeyden önce insan, yediği yemeğine bir baksın!

— Diyanet İşleri

Öyle ya, o insan (bir kerre) yediğine baksın.

— Hasan Basri Çantay

İnsan yiyeceğine bir baksın.

— Seyyid Kutub

أَنَّا صَبَبْنَا ٱلْمَآءَ صَبًّا ﴿٢٥

Biz o suyu bir döküş dökmekteyiz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu Biz; o suyu, bol bol indirdik.

— İbni Kesir

Gerçekten biz, yağmuru bol bol yağdırdık.

— Diyanet İşleri

Hakıykat biz, o suyu (yağmuru) bol bol dökdük.

— Hasan Basri Çantay

O suyu döktükçe döktük.

— Seyyid Kutub

ثُمَّ شَقَقْنَا ٱلْأَرْضَ شَقًّا ﴿٢٦

Sonra o arzı bir yarış yarmaktayız.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra toprağı iyiden iyiye yardık.

— İbni Kesir

Sonra toprağı, iyiden iyiye yardık!

— Diyanet İşleri

Sonra toprağı iyiden iyi yardık.

— Hasan Basri Çantay

Sonra toprağı güzelce yardık.

— Seyyid Kutub

فَأَنۢبَتْنَا فِيهَا حَبًّا ﴿٢٧

Bu suretle onda daneler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Böylece orada tane bitirdik.

— İbni Kesir

(27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.

— Diyanet İşleri

Bu suretle onda dâne (ler) bitirdik,

— Hasan Basri Çantay

Orada bitirdik, taneleri.

— Seyyid Kutub

وَعِنَبًا وَقَضْبًا ﴿٢٨

Üzümler, yoncalar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Üzüm ve yonca,

— İbni Kesir

(27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.

— Diyanet İşleri

Üzüm (ler), yonca (lar),

— Hasan Basri Çantay

Üzümler, yoncalar,

— Seyyid Kutub

وَزَيْتُونًا وَنَخْلًا ﴿٢٩

Zeytinlikler hurmalıklar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Zeytin ve hurma,

— İbni Kesir

(27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.

— Diyanet İşleri

Zeytinlik (ler), hurmalık (lar),

— Hasan Basri Çantay

Zeytinler, hurmalar.

— Seyyid Kutub

AYARLAR