بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

مَّرْفُوعَةٍ مُّطَهَّرَةٍۭ ﴿١٤

(13-16) O, şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir.

— Diyanet İşleri

بِأَيْدِى سَفَرَةٍ ﴿١٥

(13-16) O, şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir.

— Diyanet İşleri

كِرَامٍۭ بَرَرَةٍ ﴿١٦

(13-16) O, şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir.

— Diyanet İşleri

قُتِلَ ٱلْإِنسَٰنُ مَآ أَكْفَرَهُۥ ﴿١٧

Kahrolası (inkârcı) insan! Ne nankördür o!

— Diyanet İşleri

مِنْ أَىِّ شَىْءٍ خَلَقَهُۥ ﴿١٨

Allah, onu hangi şeyden yarattı?

— Diyanet İşleri

مِن نُّطْفَةٍ خَلَقَهُۥ فَقَدَّرَهُۥ ﴿١٩

Az bir sudan (meniden). Onu yarattı ve ona ölçülü bir şekil verdi.

— Diyanet İşleri

ثُمَّ ٱلسَّبِيلَ يَسَّرَهُۥ ﴿٢٠

Sonra ona yolu kolaylaştırdı.

— Diyanet İşleri

ثُمَّ أَمَاتَهُۥ فَأَقْبَرَهُۥ ﴿٢١

Sonra onu öldürdü ve kabre koydu.

— Diyanet İşleri

ثُمَّ إِذَا شَآءَ أَنشَرَهُۥ ﴿٢٢

Sonra, dilediği vakit onu diriltir.

— Diyanet İşleri

كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَآ أَمَرَهُۥ ﴿٢٣

Hayır, hayır o, Allah’ın kendisine emrettiğini yerine getirmedi. (İman etmedi.)

— Diyanet İşleri

فَلْيَنظُرِ ٱلْإِنسَٰنُ إِلَىٰ طَعَامِهِۦٓ ﴿٢٤

Her şeyden önce insan, yediği yemeğine bir baksın!

— Diyanet İşleri

AYARLAR