بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
لِّلطَّٰغِينَ مَـَٔابٗا ٢٢
Azgınlar için bir meâb.
Azgınlar için varılacak bir yer.
(21-23) Şüphesiz cehennem, bir gözetleme yeridir; azgınlar için, içinde çağlar boyu kalacakları bir dönüş yeridir.
Azgınların dönüb dolaşıb girecekleri bir yerdir.
Orası azgınların varacağı yerdir.
لَّٰبِثِينَ فِيهَآ أَحۡقَابٗا ٢٣
Devirlerce içine kalacaklar.
Sonsuz devirler boyunca orada kalacaklardır.
(21-23) Şüphesiz cehennem, bir gözetleme yeridir; azgınlar için, içinde çağlar boyu kalacakları bir dönüş yeridir.
Sonsuz devirler boyunca içinde kalacaklar,
Orada sonsuza dek kalacaklardır.
لَّا يَذُوقُونَ فِيهَا بَرۡدٗا وَلَا شَرَابًا ٢٤
Ne bir serinlik tatacaklar ne de bir şarap.
Orada serinlik ve içecekler tadamayacaklardır.
Orada ne bir serinlik ve ne de içecek bir şey tadacaklar!
orada ne bir serinlik, ne de içilecek bir şey tatmayacaklar.
Orada ne bir serinlik ne de içilecek bir şey tadarlar.
إِلَّا حَمِيمٗا وَغَسَّاقٗا ٢٥
Ancak bir hamîm ve bir gassak.
Sade kaynar bir su ve bir de irinden başka.
(25-26) Ancak, uygun bir ceza olarak kaynar su ve irin içecekler.
Sâde bir kaynar su, bir de irin (içeceklerdir),
Yalnız kaynar su ve irin içerler.
جَزَآءٗ وِفَاقًا ٢٦
Bir ceza ki bervechi vifak.
İşlediklerine uygun bir ceza olarak.
(25-26) Ancak, uygun bir ceza olarak kaynar su ve irin içecekler.
(Amellerine) uyaun bir ceza olarak.
Yaptıklarına uygun bir ceza olarak
إِنَّهُمۡ كَانُواْ لَا يَرۡجُونَ حِسَابٗا ٢٧
Çünkü ummazlardı onlar hiç bir hesab.
Çünkü onlar hiç bir hesab beklemezlerdi.
Çünkü onlar hesaba çekilmeyi ummuyorlardı.
Çünkü onlar hiçbir hisâb ummuyorlardı,
Çünkü onlar bir hesab görüleceğini ummuyorlardı.
وَكَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِنَا كِذَّابٗا ٢٨
Âyetlerimizi tekzîb ede ede kesilmişlerdi kezzab.
Ve ayetlerimizi yalan sayıp dururlardı.
Âyetlerimizi de alabildiğine yalanlamışlardı.
bizim âyetlerimizi alabildiklerine yalan sayıyorlardı.
Ayetlerimizi de tamamen yalanlamışlardı.
وَكُلَّ شَيۡءٍ أَحۡصَيۡنَٰهُ كِتَٰبٗا ٢٩
Her şeyi ise biz ıhsa etmiş bir kitaba geçirmişiz.
Oysa Biz, her şeyi yazıp saymıştık.
Biz ise, her şeyi bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) tamamiyle sayıp tespit ettik.
Biz ise her şey'i yazıb saymışızdır.
Biz de herşeyi sayıp yazmıştık.
فَذُوقُواْ فَلَن نَّزِيدَكُمۡ إِلَّا عَذَابًا ٣٠
Artık tatınız, artık size azâb artırmaktan başka bir şey yapacak değiliz.
Öyleyse tadınız, bundan böyle size azabdan başka bir şey artırmayız.
Kâfirlere şöyle denilir: “Şimdi tadın. Artık bundan sonra yalnızca azabınızı artıracağız.”
(Onlara şöyle denilir:) «İşte tadın (cezanızı)! Artık size azâb (ınız) ı artırmakdan başka bir şey yapmayacağız».
Şimdi tadın, artık size azabtan başka bir şeyi artırmıyacağız.
إِنَّ لِلۡمُتَّقِينَ مَفَازًا ٣١
Şüphesizki korunanlara halâs ve kâm var.
Şüphesiz ki muttakiler için kurtuluş vardır.
(31-34) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır.
Şübhesiz takva saahibleri için (her korkudan) selâmet (ve her arzuuya) vuslet vardır.
Takva sahipleri için de başarı ödülü vardır.
حَدَآئِقَ وَأَعۡنَٰبٗا ٣٢
Hadîkalar var, üzümler var.
Bahçeler ve bağlar.
(31-34) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır.
(Ya o) bağçeler, üzüm bağları,
Nice bahçeler, bağlar,