بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
لِّنُخۡرِجَ بِهِۦ حَبّٗا وَنَبَاتٗا ١٥
Çıkaralım diye onunla taneler ve otlar.
Ki onunla taneler ve bitkiler çıkaralım.
(14-16) Taneler, bitkiler, sarmaş dolaş bahçeler çıkaralım diye yağmur yüklü yoğun bulutlardan şarıl şarıl yağmur yağdırdık.
(15-16) Onunla dâne, nebat ve (ağadan birbirine) sarmaşmış bağçeler çıkaralım diye.
(15-16) Onunla taneler, bitkiler ve birbirine sarmaş dolaş olmuş ağaçlı bahçeler çıkaralım.
وَجَنَّٰتٍ أَلۡفَافًا ١٦
Ve sarmaş dolaş bağlar bağçeler.
Ve sarmaş dolaş bahçeler yetirelim.
(14-16) Taneler, bitkiler, sarmaş dolaş bahçeler çıkaralım diye yağmur yüklü yoğun bulutlardan şarıl şarıl yağmur yağdırdık.
(15-16) Onunla dâne, nebat ve (ağadan birbirine) sarmaşmış bağçeler çıkaralım diye.
(15-16) Onunla taneler, bitkiler ve birbirine sarmaş dolaş olmuş ağaçlı bahçeler çıkaralım.
إِنَّ يَوۡمَ ٱلۡفَصۡلِ كَانَ مِيقَٰتٗا ١٧
Şüphesiz ki o fasıl günü bir miykat olmuştur.
Doğrusu, hüküm günü; ta'yin edilmiş bir vakittir.
Şüphesiz hüküm ve ayırma günü belirlenmiş bir vakittir.
Şübhe yok ki o (hak ile batılı) ayırd etme ve hukûm verme günü ta'yîn edilmiş bir vakıtdır,
Muhakkak ki hüküm günü, belirlenmiş bir vakittir.
يَوۡمَ يُنفَخُ فِي ٱلصُّورِ فَتَأۡتُونَ أَفۡوَاجٗا ١٨
O gün ki sur üfürülür derken gelirsiniz fevcâ fevc.
Sur'a üfürüldüğü gün, hepiniz bölük bölük gelirsiniz.
Bu, sûra üfürüleceği gün gerçekleşir ve siz bölük bölük gelirsiniz.
o gün «Suur» a üfürülecek de hepiniz bölük bölük geleceksiniz,
Sur'a üflendiği gün, bölük bölük Allah'a gelirsiniz.
وَفُتِحَتِ ٱلسَّمَآءُ فَكَانَتۡ أَبۡوَٰبٗا ١٩
Semâ da açılmış olmuştur ebvab.
Gök açılmış, kapı kapı olmuştur.
Gök açılır ve kapı kapı olur.
(o gün) gök açılmış, kapı kapı olmuş,
O gün gökyüzü açılır ve orada pek çok kapılar oluşur.
وَسُيِّرَتِ ٱلۡجِبَالُ فَكَانَتۡ سَرَابًا ٢٠
Ve dağlar yütürülmüş olmuştur serab.
Dağlar yürütülmüş, serab olmuştur.
Dağlar yürütülür, serap hâline gelir.
dağlar (yerlerinden koparılıb) yürütülmüş, bir serab haaline gelmişdir.
Dağlar yürütülür, serap haline gelir.
إِنَّ جَهَنَّمَ كَانَتۡ مِرۡصَادٗا ٢١
Şüphesiz ki cehennem olmuştur mırsad.
Şüphesiz ki cehennem; bir gözetleme yeridir.
(21-23) Şüphesiz cehennem, bir gözetleme yeridir; azgınlar için, içinde çağlar boyu kalacakları bir dönüş yeridir.
Şübhesiz ki cehennem bir pusudur.
Cehennem de suçluları gözetleyip durmaktadır.
لِّلطَّٰغِينَ مَـَٔابٗا ٢٢
Azgınlar için bir meâb.
Azgınlar için varılacak bir yer.
(21-23) Şüphesiz cehennem, bir gözetleme yeridir; azgınlar için, içinde çağlar boyu kalacakları bir dönüş yeridir.
Azgınların dönüb dolaşıb girecekleri bir yerdir.
Orası azgınların varacağı yerdir.
لَّٰبِثِينَ فِيهَآ أَحۡقَابٗا ٢٣
Devirlerce içine kalacaklar.
Sonsuz devirler boyunca orada kalacaklardır.
(21-23) Şüphesiz cehennem, bir gözetleme yeridir; azgınlar için, içinde çağlar boyu kalacakları bir dönüş yeridir.
Sonsuz devirler boyunca içinde kalacaklar,
Orada sonsuza dek kalacaklardır.
لَّا يَذُوقُونَ فِيهَا بَرۡدٗا وَلَا شَرَابًا ٢٤
Ne bir serinlik tatacaklar ne de bir şarap.
Orada serinlik ve içecekler tadamayacaklardır.
Orada ne bir serinlik ve ne de içecek bir şey tadacaklar!
orada ne bir serinlik, ne de içilecek bir şey tatmayacaklar.
Orada ne bir serinlik ne de içilecek bir şey tadarlar.
إِلَّا حَمِيمٗا وَغَسَّاقٗا ٢٥
Ancak bir hamîm ve bir gassak.
Sade kaynar bir su ve bir de irinden başka.
(25-26) Ancak, uygun bir ceza olarak kaynar su ve irin içecekler.
Sâde bir kaynar su, bir de irin (içeceklerdir),
Yalnız kaynar su ve irin içerler.