بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

إِنَّ ٱلۡمُتَّقِينَ فِي ظِلَٰلٖ وَعُيُونٖ ٤١

Şüphesiz ki (korunan) müttakîler gölgelerde kaynaklar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki muttakiler, gölgeliklerde ve pınarlardadırlar.

– İbni Kesir

Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, gölgeler içinde ve pınar başlarındadırlar.

– Diyanet İşleri

(41-42) Hakıykat, takva saahibleri gölgeler, pınarlar ve canları ne isterse onlardan bir çok meyveler içindedirler.

– Hasan Basri Çantay

Kötülüklerden sakınanlara gelince anlar ağaç gölgeleri altında ve pınar başlarındadırlar.

– Seyyid Kutub

وَفَوَٰكِهَ مِمَّا يَشۡتَهُونَ ٤٢

Ve canlarının istediğinden meyveler içindedirler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ve canlarının istediğinden meyveler.

– İbni Kesir

Canlarının çektiği meyveler içerisindedirler.

– Diyanet İşleri

(41-42) Hakıykat, takva saahibleri gölgeler, pınarlar ve canları ne isterse onlardan bir çok meyveler içindedirler.

– Hasan Basri Çantay

Canlarının çektiği meyvalarla başbaşadırlar.

– Seyyid Kutub

كُلُواْ وَٱشۡرَبُواْ هَنِيٓـَٔۢا بِمَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ ٤٣

Yeyin, için âfiyet olsun işlediğiniz amellere mukabil.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İşlediklerinize karşılık afiyetle yeyin, için.

– İbni Kesir

“Yapmakta olduğunuz şeylere karşılık afiyetle yiyin için.”

– Diyanet İşleri

(Şöyle denilir): «İşlemiş olduğunuz (iyi) amel (ve hareketlere mukaabil afiyetle yeyin, için».

– Hasan Basri Çantay

Yapmış olduğunuz iyiliklerin karşılığı olarak şimdi afiyetle yiyiniz ve içiniz.

– Seyyid Kutub

إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجۡزِي ٱلۡمُحۡسِنِينَ ٤٤

İşte biz muhsinleri böyle karşılarız.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphesiz ki Biz; ihsan edenleri böyle mükafatlandırırız.

– İbni Kesir

Şüphesiz biz iyilik yapanları işte böyle mükâfatlandırırız.

– Diyanet İşleri

«Şübhe yok ki biz iyi hareket edenleri böyle mükâfatlandırırız».

– Hasan Basri Çantay

Biz iyilik yapanları, İşte böyle ödüllendiririz.

– Seyyid Kutub

وَيۡلٞ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡمُكَذِّبِينَ ٤٥

Vay halina o gün yalan diyenlerin.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Vay haline o gün, yalanlayanların.

– İbni Kesir

O gün vay yalanlayanların hâline!

– Diyanet İşleri

(Cenneti) yalan sayanların o gün vay haline!

– Hasan Basri Çantay

O gün inkarcıların vay haline!

– Seyyid Kutub

كُلُواْ وَتَمَتَّعُواْ قَلِيلًا إِنَّكُم مُّجۡرِمُونَ ٤٦

Yeyin, zevk edin biraz, çünkü mücrimlersiniz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yeyin ve biraz eğlenin. Doğrusu sizler suçlularsınız.

– İbni Kesir

Ey inkâr edenler! (Dünyada) yiyin ve birazcık yararlanın! Şüphesiz sizler suçlularsınız.

– Diyanet İşleri

(Ey kâfirler, dünyâda) yeyin, biraz fâidelenin! Şübhesiz ki siz günahkârlarsınız.

– Hasan Basri Çantay

Şimdi yiyiniz, azıcık safa sürünüz, sizler suçlusunuz.

– Seyyid Kutub

وَيۡلٞ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡمُكَذِّبِينَ ٤٧

Vay haline o gün yalan diyenlerin.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Vay haline o gün, yalanlayanların.

– İbni Kesir

O gün vay yalanlayanların hâline!

– Diyanet İşleri

(Ebedî nimeti) yalan sayanların vay o gün haaline!

– Hasan Basri Çantay

O gün inkarcıların vay haline!

– Seyyid Kutub

وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ٱرۡكَعُواْ لَا يَرۡكَعُونَ ٤٨

Yerler, içerler de rükû' edin denildiği zaman onlara, rükû' etmezler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlara; rüku edin, denildiği zaman, rüku'a varmazlar.

– İbni Kesir

Onlara, “Rükû edin (namaz kılın)” dendiği zaman rükû etmezler.

– Diyanet İşleri

Onlara «(Allahın huzuurunda) eğilin» denildiği zaman eğilmezler.

– Hasan Basri Çantay

Onlara «rükûa varın» dendiğinde rüküa varmazlar.

– Seyyid Kutub

وَيۡلٞ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡمُكَذِّبِينَ ٤٩

Vay haline o gün yalan diyenlerin.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Vay haline o gün, yalanlayanların.

– İbni Kesir

O gün vay yalanlayanların hâline!

– Diyanet İşleri

(Emr-ü nehyi) yalan sayanların o gün vay haaline!

– Hasan Basri Çantay

O gün inkârcıların vay haline!

– Seyyid Kutub

فَبِأَيِّ حَدِيثِۭ بَعۡدَهُۥ يُؤۡمِنُونَ ٥٠

Artık bundan sonra hangi söze inanacaklar?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bundan sonra artık hangi söze inanacaklar?

– İbni Kesir

Onlar artık ondan (Kur’an’dan) sonra hangi söze inanacaklar?

– Diyanet İşleri

Artık bundan sonra hangi söze inanacaklar onlar?

– Hasan Basri Çantay

Onlar Kur'an'a inanmadıktan sonra hangi söze inanacaklar?

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu