بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

هَٰذَا يَوۡمُ ٱلۡفَصۡلِۖ جَمَعۡنَٰكُمۡ وَٱلۡأَوَّلِينَ ٣٨

Bu, hüküm ve ayırma günüdür. Sizi ve öncekileri bir araya toplamışızdır.

– Diyanet İşleri

فَإِن كَانَ لَكُمۡ كَيۡدٞ فَكِيدُونِ ٣٩

Eğer bir tuzağınız varsa, haydi bana tuzak kurun!

– Diyanet İşleri

وَيۡلٞ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡمُكَذِّبِينَ ٤٠

O gün vay yalanlayanların hâline!

– Diyanet İşleri

إِنَّ ٱلۡمُتَّقِينَ فِي ظِلَٰلٖ وَعُيُونٖ ٤١

Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, gölgeler içinde ve pınar başlarındadırlar.

– Diyanet İşleri

وَفَوَٰكِهَ مِمَّا يَشۡتَهُونَ ٤٢

Canlarının çektiği meyveler içerisindedirler.

– Diyanet İşleri

كُلُواْ وَٱشۡرَبُواْ هَنِيٓـَٔۢا بِمَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ ٤٣

“Yapmakta olduğunuz şeylere karşılık afiyetle yiyin için.”

– Diyanet İşleri

إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجۡزِي ٱلۡمُحۡسِنِينَ ٤٤

Şüphesiz biz iyilik yapanları işte böyle mükâfatlandırırız.

– Diyanet İşleri

وَيۡلٞ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡمُكَذِّبِينَ ٤٥

O gün vay yalanlayanların hâline!

– Diyanet İşleri

كُلُواْ وَتَمَتَّعُواْ قَلِيلًا إِنَّكُم مُّجۡرِمُونَ ٤٦

Ey inkâr edenler! (Dünyada) yiyin ve birazcık yararlanın! Şüphesiz sizler suçlularsınız.

– Diyanet İşleri

وَيۡلٞ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡمُكَذِّبِينَ ٤٧

O gün vay yalanlayanların hâline!

– Diyanet İşleri

وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ٱرۡكَعُواْ لَا يَرۡكَعُونَ ٤٨

Onlara, “Rükû edin (namaz kılın)” dendiği zaman rükû etmezler.

– Diyanet İşleri

AYARLAR
Okuyucu