بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَقِيلَ مَنْۜ رَاقٍ ﴿٢٧

Bu hastayı iyileştirecek biri yok mu? diye sorarlar.

— Seyyid Kutub

وَظَنَّ أَنَّهُ ٱلْفِرَاقُ ﴿٢٨

Adam, ayrılma zamanının geldiğini anlar.

— Seyyid Kutub

وَٱلْتَفَّتِ ٱلسَّاقُ بِٱلسَّاقِ ﴿٢٩

Çırpınırken ayakları birbirine dolaşır.

— Seyyid Kutub

إِلَىٰ رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ ٱلْمَسَاقُ ﴿٣٠

O gün Rabbine doğru yolculuk vardır.

— Seyyid Kutub

فَلَا صَدَّقَ وَلَا صَلَّىٰ ﴿٣١

Adam ne inandı, ne namaz kıldı.

— Seyyid Kutub

وَلَٰكِن كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰ ﴿٣٢

Tersine inkâr etti ve sırt çevirdi.

— Seyyid Kutub

ثُمَّ ذَهَبَ إِلَىٰٓ أَهْلِهِۦ يَتَمَطَّىٰٓ ﴿٣٣

Sonra çalım satarak ailesinin yanına döndü.

— Seyyid Kutub

أَوْلَىٰ لَكَ فَأَوْلَىٰ ﴿٣٤

Vay başına geleceklere!

— Seyyid Kutub

ثُمَّ أَوْلَىٰ لَكَ فَأَوْلَىٰٓ ﴿٣٥

Yine vay başına geleceklere!

— Seyyid Kutub

أَيَحْسَبُ ٱلْإِنسَٰنُ أَن يُتْرَكَ سُدًى ﴿٣٦

İnsanoğlu, başıboş bırakılacağını mı sanıyor?

— Seyyid Kutub

أَلَمْ يَكُ نُطْفَةً مِّن مَّنِىٍّ يُمْنَىٰ ﴿٣٧

O fışkıran meniden oluşmuş bir sperma değil miydi?

— Seyyid Kutub

AYARLAR