بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَقِيلَ مَنْۜ رَاقٍ ﴿٢٧

«Tedâvî edebilecek kim?» denildi (denilecek).

— Hasan Basri Çantay

وَظَنَّ أَنَّهُ ٱلْفِرَاقُ ﴿٢٨

Ve (can çekişen) hakıykî bir ayrılış olduğunu anladı (anlayacak).

— Hasan Basri Çantay

وَٱلْتَفَّتِ ٱلسَّاقُ بِٱلسَّاقِ ﴿٢٩

Bacak da bacağa dolaşdı mı,

— Hasan Basri Çantay

إِلَىٰ رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ ٱلْمَسَاقُ ﴿٣٠

O gün sevk (ıyyât) yalınız Rabbinedir!

— Hasan Basri Çantay

فَلَا صَدَّقَ وَلَا صَلَّىٰ ﴿٣١

İşte o, (peygamberi ve Kur'ânı) tasdıyk etmemiş, namaz da kılmamış,

— Hasan Basri Çantay

وَلَٰكِن كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰ ﴿٣٢

fakat (üstelik Kur'ânı) yalanlamış, (îmâna) arkasını dönmüş,

— Hasan Basri Çantay

ثُمَّ ذَهَبَ إِلَىٰٓ أَهْلِهِۦ يَتَمَطَّىٰٓ ﴿٣٣

sonra da çalım sata sata yürüyerek ehline gitmişdi.

— Hasan Basri Çantay

أَوْلَىٰ لَكَ فَأَوْلَىٰ ﴿٣٤

(Hoşlanmadığın herşey) sana yaklaş (ıb çat) sın. Çünkü (sen buna başkalarından daha çok) lâyıksın.

— Hasan Basri Çantay

ثُمَّ أَوْلَىٰ لَكَ فَأَوْلَىٰٓ ﴿٣٥

Yine (hoşlanmadığın herşey) sana yaklaş (ıb çat) sın. Zîrâ (sen buna başkalarından daha çok) lâyıksın.

— Hasan Basri Çantay

أَيَحْسَبُ ٱلْإِنسَٰنُ أَن يُتْرَكَ سُدًى ﴿٣٦

İnsan, kendisinin başı boş bırakılacağını mı sanıyor?

— Hasan Basri Çantay

أَلَمْ يَكُ نُطْفَةً مِّن مَّنِىٍّ يُمْنَىٰ ﴿٣٧

O, (döl yatağına) dökülen meniden bir damla su değil miydi?

— Hasan Basri Çantay

AYARLAR