بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

فَرَّتْ مِن قَسْوَرَةٍۭ ﴿٥١

Ürkmüş olan, arslandan.

— İbni Kesir

بَلْ يُرِيدُ كُلُّ ٱمْرِئٍ مِّنْهُمْ أَن يُؤْتَىٰ صُحُفًا مُّنَشَّرَةً ﴿٥٢

Hayır, onlardan her biri, önüne açılıvermiş sahifeler verilmesini ister.

— İbni Kesir

كَلَّاۖ بَل لَّا يَخَافُونَ ٱلْءَاخِرَةَ ﴿٥٣

Hayır, doğrusu onlar, ahiretten korkmuyorlar.

— İbni Kesir

كَلَّآ إِنَّهُۥ تَذْكِرَةٌ ﴿٥٤

Hayır, muhakkak ki o, bir öğüttür.

— İbni Kesir

فَمَن شَآءَ ذَكَرَهُۥ ﴿٥٥

Kim isterse; ondan öğüt alır.

— İbni Kesir

وَمَا يَذْكُرُونَ إِلَّآ أَن يَشَآءَ ٱللَّهُۚ هُوَ أَهْلُ ٱلتَّقْوَىٰ وَأَهْلُ ٱلْمَغْفِرَةِ ﴿٥٦

Allah dilemedikçe öğüt alamazlar. O, takvaya ehildir, mağfirete ehildir.

— İbni Kesir

AYARLAR