بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

حَتَّىٰٓ أَتَىٰنَا ٱلۡيَقِينُ ٤٧

Nihayet ölüm bize gelip çattı.

– İbni Kesir

فَمَا تَنفَعُهُمۡ شَفَٰعَةُ ٱلشَّٰفِعِينَ ٤٨

Artık onlara, şefaatçıların şefaatı fayda vermez.

– İbni Kesir

فَمَا لَهُمۡ عَنِ ٱلتَّذۡكِرَةِ مُعۡرِضِينَ ٤٩

O halde bunlara ne oluyor ki öğütten yüz çeviriyorlar?

– İbni Kesir

كَأَنَّهُمۡ حُمُرٞ مُّسۡتَنفِرَةٞ ٥٠

Ürkek yaban eşekleri gibi;

– İbni Kesir

فَرَّتۡ مِن قَسۡوَرَةِۭ ٥١

Ürkmüş olan, arslandan.

– İbni Kesir

بَلۡ يُرِيدُ كُلُّ ٱمۡرِيٕٖ مِّنۡهُمۡ أَن يُؤۡتَىٰ صُحُفٗا مُّنَشَّرَةٗ ٥٢

Hayır, onlardan her biri, önüne açılıvermiş sahifeler verilmesini ister.

– İbni Kesir

كـَلَّاۖ بَل لَّا يَخَافُونَ ٱلۡأٓخِرَةَ ٥٣

Hayır, doğrusu onlar, ahiretten korkmuyorlar.

– İbni Kesir

كـَلَّآ إِنَّهُۥ تَذۡكِرَةٞ ٥٤

Hayır, muhakkak ki o, bir öğüttür.

– İbni Kesir

فَمَن شَآءَ ذَكَرَهُۥ ٥٥

Kim isterse; ondan öğüt alır.

– İbni Kesir

وَمَا يَذۡكُرُونَ إِلَّآ أَن يَشَآءَ ٱللَّهُۚ هُوَ أَهۡلُ ٱلتَّقۡوَىٰ وَأَهۡلُ ٱلۡمَغۡفِرَةِ ٥٦

Allah dilemedikçe öğüt alamazlar. O, takvaya ehildir, mağfirete ehildir.

– İbni Kesir

AYARLAR
Okuyucu