بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ ٱلۡخَآئِضِينَ ٤٥

Batakçılarla dalar giderdik.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Dalanlarla birlikte biz de dalardık,

– İbni Kesir

“Batıla dalanlarla birlikte biz de dalardık.”

– Diyanet İşleri

«Biz de (baatıla) dalanlarla beraber dalardık»,

– Hasan Basri Çantay

Bizim gibi olanlarla birlikte asılsız ve bozguncu konuşmalara dalardık.

– Seyyid Kutub

وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوۡمِ ٱلدِّينِ ٤٦

Ve ceza gününe yalan derdik.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ve din gününü yalanlardık.

– İbni Kesir

“Ceza gününü de yalanlıyorduk.”

– Diyanet İşleri

«Ceza (ve hisâb) gününü de yalan sayardık».

– Hasan Basri Çantay

Hesap verme gününü inkar ederdik.

– Seyyid Kutub

حَتَّىٰٓ أَتَىٰنَا ٱلۡيَقِينُ ٤٧

Tâ gelinceye kadar bize o yakîn.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Nihayet ölüm bize gelip çattı.

– İbni Kesir

“Nihayet ölüm bize gelip çattı.”

– Diyanet İşleri

«Nihayet bize ölüm gelib çatdı».

– Hasan Basri Çantay

Sonunda bir de ölüm gelip çattı.»

– Seyyid Kutub

فَمَا تَنفَعُهُمۡ شَفَٰعَةُ ٱلشَّٰفِعِينَ ٤٨

Fakat fâide vermez o vakit şefaati şefaatçilerin.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Artık onlara, şefaatçıların şefaatı fayda vermez.

– İbni Kesir

Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez.

– Diyanet İşleri

Artık şefaat edicilerin hiçbir şefaati onlara fâide vermeyecek.

– Hasan Basri Çantay

Artık onlara şefaat edebilecek olanların aracılığı yarar sağlamaz.

– Seyyid Kutub

فَمَا لَهُمۡ عَنِ ٱلتَّذۡكِرَةِ مُعۡرِضِينَ ٤٩

Ya şimdi ne maziretleri var o öğüdden yüz çevirirlerken.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O halde bunlara ne oluyor ki öğütten yüz çeviriyorlar?

– İbni Kesir

Böyle iken onlara ne oluyor da, öğütten yüz çeviriyorlar?

– Diyanet İşleri

Böyle iken şunlara ne oluyor ki (haalâ) öğüd (kabul etmek) den yüz çeviricidirler?

– Hasan Basri Çantay

O halde onlar niye hatırlatmalara, öğütlere yüz çeviriyorlar?

– Seyyid Kutub

كَأَنَّهُمۡ حُمُرٞ مُّسۡتَنفِرَةٞ ٥٠

Sanki ürkmüş yaban eşekleri.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ürkek yaban eşekleri gibi;

– İbni Kesir

(50-51) Onlar sanki arslandan kaçan yaban eşekleridirler.

– Diyanet İşleri

(50-51) Sanki onlar arslandan ürküb kaçan vahşî eşeklerdir!

– Hasan Basri Çantay

Yaban eşekleri gibidirler.

– Seyyid Kutub

فَرَّتۡ مِن قَسۡوَرَةِۭ ٥١

Arslandan kaçmaktalar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ürkmüş olan, arslandan.

– İbni Kesir

(50-51) Onlar sanki arslandan kaçan yaban eşekleridirler.

– Diyanet İşleri

(50-51) Sanki onlar arslandan ürküb kaçan vahşî eşeklerdir!

– Hasan Basri Çantay

Arslandan korkup kaçan.

– Seyyid Kutub

بَلۡ يُرِيدُ كُلُّ ٱمۡرِيٕٖ مِّنۡهُمۡ أَن يُؤۡتَىٰ صُحُفٗا مُّنَشَّرَةٗ ٥٢

Yok onlardan her kişi kendisine ayrı sahifelerle tezkireler dağıtilmasını istiyor.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır, onlardan her biri, önüne açılıvermiş sahifeler verilmesini ister.

– İbni Kesir

Hatta onlardan her bir kişi, kendisine açılmış sahifeler verilmesini istiyor.

– Diyanet İşleri

Evet, onlardan herkişi kendisine neşredilecek sahîfeler verilmesini ister.

– Hasan Basri Çantay

Aslında bunların her biri, kendisine okunmaya hazır kutsal sayfalar inmesini istiyor.

– Seyyid Kutub

كـَلَّاۖ بَل لَّا يَخَافُونَ ٱلۡأٓخِرَةَ ٥٣

Hayır, doğrusu Âhiret’ten korkmuyorlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır, doğrusu onlar, ahiretten korkmuyorlar.

– İbni Kesir

Hayır, hayır! Onlar ahiretten korkmuyorlar.

– Diyanet İşleri

Hayır (bu isteyişleri boşdur). Daha doğrusu onlar âhiretden korkmazlar.

– Hasan Basri Çantay

Hayır, hayır! Aslında onlar ahiretten korkmuyorlar.

– Seyyid Kutub

كـَلَّآ إِنَّهُۥ تَذۡكِرَةٞ ٥٤

Hayır hayır o muhakkak bir tezkire.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır, muhakkak ki o, bir öğüttür.

– İbni Kesir

Hayır, düşündükleri gibi değil! Şüphesiz bu (Kur’an) bir uyarıdır.

– Diyanet İşleri

Gerçek, o (Kur'an) hiç şüphesiz bir öğüddür.

– Hasan Basri Çantay

Hayır, hayır! Bu Kur'an bir öğüt, bir hatırlatmadır.

– Seyyid Kutub

فَمَن شَآءَ ذَكَرَهُۥ ٥٥

Dileyen onu tezekkür ede.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Kim isterse; ondan öğüt alır.

– İbni Kesir

Artık kim dilerse ondan öğüt alır.

– Diyanet İşleri

Onun için kim dilerse (onu okuyarak, alacağı) öğüd (ü, ibreti) alır.

– Hasan Basri Çantay

İsteyen ondan ders alır.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu