بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

مَا سَلَكَكُمْ فِى سَقَرَ ٤٢

(40-42) Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler: “Sizi Sekar’a (cehenneme) ne soktu?”

– Diyanet İşleri

قَالُواْ لَمْ نَكُ مِنَ ٱلْمُصَلِّينَ ٤٣

Onlar şöyle derler: “Biz namaz kılanlardan değildik.”

– Diyanet İşleri

وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ ٱلْمِسْكِينَ ٤٤

“Yoksula yedirmezdik.”

– Diyanet İşleri

وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ ٱلْخَآئِضِينَ ٤٥

“Batıla dalanlarla birlikte biz de dalardık.”

– Diyanet İşleri

وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ ٱلدِّينِ ٤٦

“Ceza gününü de yalanlıyorduk.”

– Diyanet İşleri

حَتَّىٰٓ أَتَىٰنَا ٱلْيَقِينُ ٤٧

“Nihayet ölüm bize gelip çattı.”

– Diyanet İşleri

فَمَا تَنفَعُهُمْ شَفَٰعَةُ ٱلشَّٰفِعِينَ ٤٨

Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez.

– Diyanet İşleri

فَمَا لَهُمْ عَنِ ٱلتَّذْكِرَةِ مُعْرِضِينَ ٤٩

Böyle iken onlara ne oluyor da, öğütten yüz çeviriyorlar?

– Diyanet İşleri

كَأَنَّهُمْ حُمُرٌ مُّسْتَنفِرَةٌ ٥٠

(50-51) Onlar sanki arslandan kaçan yaban eşekleridirler.

– Diyanet İşleri

فَرَّتْ مِن قَسْوَرَةٍۭ ٥١

(50-51) Onlar sanki arslandan kaçan yaban eşekleridirler.

– Diyanet İşleri

بَلْ يُرِيدُ كُلُّ ٱمْرِئٍ مِّنْهُمْ أَن يُؤْتَىٰ صُحُفًا مُّنَشَّرَةً ٥٢

Hatta onlardan her bir kişi, kendisine açılmış sahifeler verilmesini istiyor.

– Diyanet İşleri

AYARLAR
Okuyucu