بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

فَقَالَ إِنْ هَٰذَآ إِلَّا سِحْرٌ يُؤْثَرُ ﴿٢٤

Ve dedi ki; «Bu Kur'an eskilerden aktarılan bir büyüdür.

— Seyyid Kutub

إِنْ هَٰذَآ إِلَّا قَوْلُ ٱلْبَشَرِ ﴿٢٥

O kesinlikle insan sözüdür.»

— Seyyid Kutub

سَأُصْلِيهِ سَقَرَ ﴿٢٦

Onu Sekar'a atacağım.

— Seyyid Kutub

وَمَآ أَدْرَىٰكَ مَا سَقَرُ ﴿٢٧

Sekar nedir, biliyor musun?

— Seyyid Kutub

لَا تُبْقِى وَلَا تَذَرُ ﴿٢٨

Geride hiçbir şey bırakmaz, ondan hiçbir şey kurtulmaz.

— Seyyid Kutub

لَوَّاحَةٌ لِّلْبَشَرِ ﴿٢٩

Bütün insanların dikkatlerini üzerinde yoğunlaştırır.

— Seyyid Kutub

عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَ ﴿٣٠

On dokuz tane görevlisi vardır.

— Seyyid Kutub

وَمَا جَعَلْنَآ أَصْحَٰبَ ٱلنَّارِ إِلَّا مَلَٰٓئِكَةًۙ وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلَّا فِتْنَةً لِّلَّذِينَ كَفَرُواْ لِيَسْتَيْقِنَ ٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلْكِتَٰبَ وَيَزْدَادَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ إِيمَٰنًاۙ وَلَا يَرْتَابَ ٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلْكِتَٰبَ وَٱلْمُؤْمِنُونَۙ وَلِيَقُولَ ٱلَّذِينَ فِى قُلُوبِهِم مَّرَضٌ وَٱلْكَٰفِرُونَ مَاذَآ أَرَادَ ٱللَّهُ بِهَٰذَا مَثَلًاۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ ٱللَّهُ مَن يَشَآءُ وَيَهْدِى مَن يَشَآءُۚ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَۚ وَمَا هِىَ إِلَّا ذِكْرَىٰ لِلْبَشَرِ ﴿٣١

Biz cehennem görevlilerini meleklerden seçtik, sayılarını da kafirler için sınav konusu yaptık ki kitap verilenler bunun hak olduğunu anlasınlar, mü'minlerin de imanı pekişsin. Mü'minler şüphe etmesin. Kalplerinde hastalık olanlar ve kafirler: "Allah bununla ne demek istedi" desinler. İşte böyle. Allah dilediğini saptırır, dilediğini de hidayete eriştirir. Rabbinin ordularının sayısını ancak kendisi bilir. Bu insan için bir öğüttür.

— Seyyid Kutub

كَلَّا وَٱلْقَمَرِ ﴿٣٢

Hayır, hayır! Andolsun aya,

— Seyyid Kutub

وَٱلَّيْلِ إِذْ أَدْبَرَ ﴿٣٣

Gerileyen gece karanlığına,

— Seyyid Kutub

وَٱلصُّبْحِ إِذَآ أَسْفَرَ ﴿٣٤

Söken şafağa.

— Seyyid Kutub

AYARLAR