بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

فَقَالَ إِنْ هَٰذَآ إِلَّا سِحْرٌ يُؤْثَرُ ﴿٢٤

Bu, dedi "başka değil, bir sihri müser.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve dedi ki: Bu; sadece öğretilegelen bir büyüdür.

— İbni Kesir

(23-24) Sonra arkasını döndü ve büyüklük taslayıp şöyle dedi: “Bu, ancak nakledilegelen bir sihirdir.”

— Diyanet İşleri

«Bu, dedi, (sihirbazlardan öğrenilib) rivayet edilen bir sihirden başkası değil».

— Hasan Basri Çantay

Ve dedi ki; «Bu Kur'an eskilerden aktarılan bir büyüdür.

— Seyyid Kutub

إِنْ هَٰذَآ إِلَّا قَوْلُ ٱلْبَشَرِ ﴿٢٥

Başka değil kavli beşer".

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bu; ancak bir insan sözüdür.

— İbni Kesir

“Bu, ancak insan sözüdür.”

— Diyanet İşleri

«Muhakkak bu, insan sözünden başkası değil».

— Hasan Basri Çantay

O kesinlikle insan sözüdür.»

— Seyyid Kutub

سَأُصْلِيهِ سَقَرَ ﴿٢٦

Yaslıyacağım onu Sekare.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ben, onu Sekar'a yaslayacağım.

— İbni Kesir

Ben onu “Sekar”a (cehenneme) sokacağım.

— Diyanet İşleri

Onu cehenneme sokacağım ben.

— Hasan Basri Çantay

Onu Sekar'a atacağım.

— Seyyid Kutub

وَمَآ أَدْرَىٰكَ مَا سَقَرُ ﴿٢٧

Bilirmisin hem ne sekar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sekar'ın ne olduğunu bilir misin sen?

— İbni Kesir

Sekar’ın ne olduğunu sen ne bileceksin?

— Diyanet İşleri

Sen biliyor musun, cehennem nedir?

— Hasan Basri Çantay

Sekar nedir, biliyor musun?

— Seyyid Kutub

لَا تُبْقِى وَلَا تَذَرُ ﴿٢٨

Ne bakıyye kor ne bırakır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O, ne geri bırakır, ne de azabdan vazgeçer.

— İbni Kesir

Geride bir şey koymaz, bırakmaz.

— Diyanet İşleri

Hem (bedeninden hiçbir eser) bırakmaz (hepsini helak eder), hem yine (eski haaline getirib aynı azâbı yapmakdan) vaz geçmez o,

— Hasan Basri Çantay

Geride hiçbir şey bırakmaz, ondan hiçbir şey kurtulmaz.

— Seyyid Kutub

لَوَّاحَةٌ لِّلْبَشَرِ ﴿٢٩

Beşere susamış bir susuz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Deriyi kavurandır.

— İbni Kesir

Derileri kavurur.

— Diyanet İşleri

insana çok susamışdır.

— Hasan Basri Çantay

Bütün insanların dikkatlerini üzerinde yoğunlaştırır.

— Seyyid Kutub

عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَ ﴿٣٠

Üzerinde on dokuz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onun üzerinde ondokuz vardır.

— İbni Kesir

Üzerinde on dokuz (görevli melek) vardır.

— Diyanet İşleri

Üzerinde on dokuz (melek) vardır.

— Hasan Basri Çantay

On dokuz tane görevlisi vardır.

— Seyyid Kutub

وَمَا جَعَلْنَآ أَصْحَٰبَ ٱلنَّارِ إِلَّا مَلَٰٓئِكَةًۙ وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلَّا فِتْنَةً لِّلَّذِينَ كَفَرُواْ لِيَسْتَيْقِنَ ٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلْكِتَٰبَ وَيَزْدَادَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ إِيمَٰنًاۙ وَلَا يَرْتَابَ ٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلْكِتَٰبَ وَٱلْمُؤْمِنُونَۙ وَلِيَقُولَ ٱلَّذِينَ فِى قُلُوبِهِم مَّرَضٌ وَٱلْكَٰفِرُونَ مَاذَآ أَرَادَ ٱللَّهُ بِهَٰذَا مَثَلًاۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ ٱللَّهُ مَن يَشَآءُ وَيَهْدِى مَن يَشَآءُۚ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَۚ وَمَا هِىَ إِلَّا ذِكْرَىٰ لِلْبَشَرِ ﴿٣١

Hem biz o ateşin muhafızlarını hep melâike yaptık, sayılarını da ancak küfr edenler için bir fitne kıldık ki kitap verilmiş olanlar yakîn edinsin ve iman edenlere iman artırsın, kitap verilenler ve mü'minler şüphelenmesin, kalblerinde bir maraz bulunanlarla kâfirler de desin: Allah bununla meselâ ne murad etmiş? İşte böyle Allah dilediğini şaşırtır, dilediğini de yola getirir ve Rabbi’nin ordularını ancak kendisi bilir ve o ancak bir öğüttür düşünmek için beşer.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Cehennem bekçilerini yalnız meleklerden kıldık. Onların sayılarını da ancak küfretmiş olanlar için bir fitne kıldık. Ki kendilerine kitab verilmiş olanlar, kesin bilgi sahibi olsunlar. İman edenlerin de imanları artsın. Kendilerine kitab verilmiş olanlar ve mü'minler kuşkuya düşmesinler. Bir de kalblerinde hastalık bulunanlarla kafirler: Bununla Allah neyi kasdetmiş? desinler. İşte böyle Allah, dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirir. Rabbının ordularını ancak kendisi bilir. Bu, ancak insanlara bir öğüttür.

— İbni Kesir

Biz, cehennemin görevlilerini ancak meleklerden kıldık. Onların sayısını inkâr edenler için bir imtihan vesilesi yaptık ki kendilerine kitap verilenler kesin olarak bilsinler, iman edenlerin imanı artsın, kendilerine kitap verilenler ve mü’minler şüpheye düşmesin, kalplerinde bir hastalık bulunanlar ile kâfirler, “Allah, örnek olarak bununla neyi anlatmak istedi” desinler. İşte böyle. Allah, dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir. Rabbinin ordularını ancak kendisi bilir. Bu, insanlar için ancak bir uyarıdır.

— Diyanet İşleri

Biz o ateşin bekçi (lik) lerine meleklerden başkasını me'mur etmedik. Sayılarını da küfredenler için — başka değil — ancak bir fitne yapdık ki kendilerine kitâb verilenler sağlam bilgi edinsin (ler), îman edenlerin de inanları artsın. (Hulâsa) hem kendilerine kitâb verilenler, hem mü'minler (bu hususda) şüpheye düşmesin (ler). Kalblerinde maraz bulunanlarla kâfirler dahi «Allah bu (aded) le, misâl olarak, yeni murad etmiş?» desin (ler). İşte Allah, kimi dilerse böylece şaşırtır, kimi de dilerse doğru yola getirir. Rabbinin ordularını kendisinden başkası bilmez. O, insan (lar) için öğüdden başkası değildir.

— Hasan Basri Çantay

Biz cehennem görevlilerini meleklerden seçtik, sayılarını da kafirler için sınav konusu yaptık ki kitap verilenler bunun hak olduğunu anlasınlar, mü'minlerin de imanı pekişsin. Mü'minler şüphe etmesin. Kalplerinde hastalık olanlar ve kafirler: "Allah bununla ne demek istedi" desinler. İşte böyle. Allah dilediğini saptırır, dilediğini de hidayete eriştirir. Rabbinin ordularının sayısını ancak kendisi bilir. Bu insan için bir öğüttür.

— Seyyid Kutub

كَلَّا وَٱلْقَمَرِ ﴿٣٢

Hayır hayır o kamere.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır, andolsun aya,

— İbni Kesir

(32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir.

— Diyanet İşleri

Fakat ne gezer! Andolsun aya,

— Hasan Basri Çantay

Hayır, hayır! Andolsun aya,

— Seyyid Kutub

وَٱلَّيْلِ إِذْ أَدْبَرَ ﴿٣٣

Ve döndüğü dem o geceye.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dönüp geldiğinde geceye,

— İbni Kesir

(32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir.

— Diyanet İşleri

(Gündüzün hitâmiyle) dönüb geldiği zaman geceye,

— Hasan Basri Çantay

Gerileyen gece karanlığına,

— Seyyid Kutub

وَٱلصُّبْحِ إِذَآ أَسْفَرَ ﴿٣٤

Ve açtığı sıra o sabaha kasem olsun ki.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ağardığında sabaha,

— İbni Kesir

(32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir.

— Diyanet İşleri

ağardığı dem sabaha ki,

— Hasan Basri Çantay

Söken şafağa.

— Seyyid Kutub

AYARLAR