بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَأَنَّا لَمَسۡنَا ٱلسَّمَآءَ فَوَجَدۡنَٰهَا مُلِئَتۡ حَرَسٗا شَدِيدٗا وَشُهُبٗا ٨

Ve doğrusu biz o Semâ’yı yokladık da onu öyle bulduk ki şiddetli muhafızlar ve şihablarla doldurulmuş.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu biz; göğü yokladık da, onu sert bekçiler ve alevlerle doldurulmuş bulduk.

– İbni Kesir

“Kuşkusuz biz göğe ulaşmak istedik, fakat onu çetin bekçilerle ve yakıcı ışıklarla dolu bulduk.”

– Diyanet İşleri

(Cin devamla:) «Biz ciddî bir suretde göğe erişmek istedik. Fakat onu sert bekçilerle ve (yakıcı) şihablarla doldurulmuş bulduk».

– Hasan Basri Çantay

Göğü yokladık, orayı sert bekçilerle ve göktaşları ile dopdolu bulduk.

– Seyyid Kutub

وَأَنَّا كُنَّا نَقۡعُدُ مِنۡهَا مَقَٰعِدَ لِلسَّمۡعِۖ فَمَن يَسۡتَمِعِ ٱلۡأٓنَ يَجِدۡ لَهُۥ شِهَابٗا رَّصَدٗا ٩

Ve doğrusu biz ondan dinlemek için bazı mevkilere otururduk, fakat şimdi her kim dinleyecek olursa onun için gözeten bir şihab buluyor.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu biz; göğün dinlenebileceği bir yerinde oturmuştuk; ama şimdi kim onu dinleyecek olursa, kendisini gözetleyen bir alev buluyor.

– İbni Kesir

“Hâlbuki biz, (daha önce) göğün bazı yerlerinde gayb haberlerini dinlemek için otururduk. Fakat şimdi her kim dinlemeye kalkacak olursa, kendini gözetleyen yakıcı bir ışık bulur.”

– Diyanet İşleri

«Halbuki hakıykaten biz (bundan evvel haber) dinlemek için onun ba'zı kısımlarında oturacak yerler (bulub) oturuyorduk. Fakat şimdi kim dinleyecek olursa kendisini gözetib duran bir şihab (karşısında) bulunuyor».

– Hasan Basri Çantay

Daha önce göğün elverişli dinleme yerlerinde pusuya yatardık. Fakat şimdi hangimiz oranın seslerini işitmeye çalışsa kendisini bekleyen göktaşları ile karşılaşır.

– Seyyid Kutub

وَأَنَّا لَا نَدۡرِيٓ أَشَرٌّ أُرِيدَ بِمَن فِي ٱلۡأَرۡضِ أَمۡ أَرَادَ بِهِمۡ رَبُّهُمۡ رَشَدٗا ١٠

Ve doğrusu biz bilmeyiz o arz’daki kimselere bir şer mi irade edilmiştir, yoksa Rab’leri onlara bir hayır mı murad etmiştir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu biz bilmiyoruz; yeryüzünde onlara kötülük mü dilenmiştir, yoksa Rabbları onlara iyilik mi dilemiştir?

– İbni Kesir

“Hakikaten biz bilmiyoruz, yeryüzündekilere kötülük mü istendi, yoksa Rableri onlara bir hayır mı diledi?”

– Diyanet İşleri

«Doğrusu biz yerdeki kişilere şer mi murad ediliyor, yoksa Rableri onlar için bir hayır mı irâde ediyor, bilmiyormuşuz».

– Hasan Basri Çantay

Acaba yeryüzündekiler için kötülük mü dileniyor, yoksa Rabbleri onlar hakkında iyilik mi diliyor, bunu bilmiyoruz.

– Seyyid Kutub

وَأَنَّا مِنَّا ٱلصَّٰلِحُونَ وَمِنَّا دُونَ ذَٰلِكَۖ كُنَّا طَرَآئِقَ قِدَدٗا ١١

Ve doğrusu bizler: bizlerden salih olanlar da var, olmayanlar da var dilim dilim tarikatler olmuşuz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Gerçekten aramızda salihler de vardır ve bundan aşağı olanlar da. Biz, türlü türlü yollara ayrılmışız.

– İbni Kesir

“Doğrusu içimizde salih olanlar da var, olmayanlar da. Ayrı ayrı yollar tutmuşuz.”

– Diyanet İşleri

«Hakıykaten biz, kimimiz salâha ermiş (iyi kişi) leriz, kimimiz ise bunlardan aşağıdır. Çeşid çeşid yollar (a saahib) olmuşuz».

– Hasan Basri Çantay

Aramızda iyiler de var, bu düzeye erişememiş olanlar da var; farklı yollara ayrıldık.

– Seyyid Kutub

وَأَنَّا ظَنَنَّآ أَن لَّن نُّعۡجِزَ ٱللَّهَ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَلَن نُّعۡجِزَهُۥ هَرَبٗا ١٢

Ve doğrusu biz anladık ki Allah’ı arzda acze düşürmemize ihtimal yok, kaçmakla da onu asla âciz bırakamayız.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu biz, yeryüzünde kalsak da Allah'ı aciz bırakamayacağımızı, kaçsak da O'nu asla aciz bırakamayacağımızı anladık.

– İbni Kesir

“Muhakkak ki biz Allah’ı yeryüzünde âciz bırakamayacağımızı, kaçarak da onu âciz bırakamayacağımızı anladık.”

– Diyanet İşleri

«Şu hakıykatı da şübhesiz anladık ki: Yer (yüzün) de (bulunsak) da Allâhı asla aaciz bırakamayız, (göğe) kaçmakla da Onu asla aaciz kılamayız».

– Hasan Basri Çantay

Yeryüzünde Allah ile baş edemeyeceğimizi ve O'ndan kaçıp kurtulamayacağımızı kesinlikle anladık.

– Seyyid Kutub

وَأَنَّا لَمَّا سَمِعۡنَا ٱلۡهُدَىٰٓ ءَامَنَّا بِهِۦۖ فَمَن يُؤۡمِنۢ بِرَبِّهِۦ فَلَا يَخَافُ بَخۡسٗا وَلَا رَهَقٗا ١٣

Ve doğrusu biz o hidayet rehberini dinlediğimizde ona iman ettik, her kim o Rabb’ine iman ederse artık ne hakkı yenmek ne de istilâ olunmak korkusu kalmaz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu biz, hidayeti işittiğimizde ona inandık. Kim Rabbına iman ederse; o, ecrinin eksiltilmesinden ve kendisine haksızlık edilmesinden korkmaz.

– İbni Kesir

“Gerçekten biz hidayet rehberini (Kur’an’ı) işitince ona inandık. Kim Rabbine inanırsa, artık ne hakkının eksik verilmesinden, ne de haksızlığa uğramaktan korkar.”

– Diyanet İşleri

«Doğrusu, biz o hidâyeti (Kur'ânı) dinleyince ona îmân etdik. Kim de Rabbine îmân ederse o, ne bir (ecrinin) eksileceğinden, ne de bir haksızlığa uğrayacağından korkmaz».

– Hasan Basri Çantay

Biz doğru yola ileten Kur'ân'ı işitir işitmez ona inandık. Kim Rabbine inanırsa ne haksızlığa uğramaktan ve ne zora koşulmaktan korkar.

– Seyyid Kutub

وَأَنَّا مِنَّا ٱلۡمُسۡلِمُونَ وَمِنَّا ٱلۡقَٰسِطُونَۖ فَمَنۡ أَسۡلَمَ فَأُوْلَٰٓئِكَ تَحَرَّوۡاْ رَشَدٗا ١٤

Ve doğrusu bizler: bizlerden müslimler de var, haksızlar da var, müslim olanlar, işte onlar rüşd-ü sevabı arayanlardır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İçimizden teslim olanlar da vardır, kendilerine yazık edenler de. Kim teslim olursa; işte onlar, doğru yolu aramış olanlardır.

– İbni Kesir

“Kuşkusuz içimizde müslüman olanlar da var, hak yoldan sapanlar da var. Kim müslüman olursa, işte onlar doğruyu arayıp bulmuşlardır.”

– Diyanet İşleri

«Gerçek kimimiz müslümanlar, kimimiz ise zulmedenlerdir. Müslüman olan kişiler (yok mu?) işte onlar doğru yolu ara (yıb bul) muşlardır».

– Hasan Basri Çantay

Aramızda Müslümanlar olduğu gibi gerçeğe sırt çevirenler de var. Müslüman olanlar, doğruyu arayıp bulanlardır.

– Seyyid Kutub

وَأَمَّا ٱلۡقَٰسِطُونَ فَكَانُواْ لِجَهَنَّمَ حَطَبٗا ١٥

Amma haksızlar cehenneme odun olmuşlardır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Kendilerine yazık edenlere gelince; onlar da cehenneme odun oldular.

– İbni Kesir

“Hak yoldan sapanlara gelince, onlar cehenneme odun olmuşlardır.”

– Diyanet İşleri

«Zulmedenlere gelince : Onlar da cehenneme odun oldular».

– Hasan Basri Çantay

Gerçeğe sırt çevirenler ise cehennem odunlarıdırlar.

– Seyyid Kutub

وَأَلَّوِ ٱسۡتَقَٰمُواْ عَلَى ٱلطَّرِيقَةِ لَأَسۡقَيۡنَٰهُم مَّآءً غَدَقٗا ١٦

Ve hakikat o tarikat üzere istikametle gitselerdi elbette kendilerini bol bir su ile suvarırdık.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Şayet onlar, yol üzerinde istikameti bulmuş olsalardı; onlara bol bol su içirirdik.

– İbni Kesir

(16-17) Yine de ki: “Bana şöyle de vahyedildi: ‘Eğer yolda dosdoğru olurlarsa, mutlaka onlara bol yağmur yağdırırız ki bununla onları imtihan edelim. Kim Rabbinin zikrinden (Kur’an’dan) yüz çevirirse, Rabbi onu gittikçe yükselen bir azaba sokar.”

– Diyanet İşleri

(Bana) şu hakıykat da (vahyedildi:) Eğer onlar o yol üzerinde dosdoğru gitselerdi elbette onlara bol su içirirdik.

– Hasan Basri Çantay

Eğer onlar doğru yola girselerdi kendilerine gürül gürül su sunardık.

– Seyyid Kutub

لِّنَفۡتِنَهُمۡ فِيهِۚ وَمَن يُعۡرِضۡ عَن ذِكۡرِ رَبِّهِۦ يَسۡلُكۡهُ عَذَابٗا صَعَدٗا ١٧

Ki onları onun içinde imtihan edelim, her kim de Rabbi’nin zikrinden yüz çevirirse o onu gittikçe yükselen bir azâba sokar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ki onları bununla tecrübe edelim. Kim Rabbının zikrinden yüz çevirirse; onu, gittikçe artan bir azaba uğratır.

– İbni Kesir

(16-17) Yine de ki: “Bana şöyle de vahyedildi: ‘Eğer yolda dosdoğru olurlarsa, mutlaka onlara bol yağmur yağdırırız ki bununla onları imtihan edelim. Kim Rabbinin zikrinden (Kur’an’dan) yüz çevirirse, Rabbi onu gittikçe yükselen bir azaba sokar.”

– Diyanet İşleri

Bu hususda onları imtihaana çekelim diye. Kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse (Rabbi) onu (üstüne çıkıb yükselecek ve mağlub edecek) çetin bir azaba sokar.

– Hasan Basri Çantay

Böylece onları sınavdan geçirirdik. Kim Rabbini anmaktan vazgeçerse gittikçe artan ağır azaba çarptırılır.

– Seyyid Kutub

وَأَنَّ ٱلۡمَسَٰجِدَ لِلَّهِ فَلَا تَدۡعُواْ مَعَ ٱللَّهِ أَحَدٗا ١٨

Ve hakikat mescidler hep Allah içindir, o halde Allah’ın yanında başka birine duâ etmeyin.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki mescidler, Allah içindir. Öyleyse Allah ile beraber başkasına ibadet etmeyin.

– İbni Kesir

“Şüphesiz mescitler, Allah’ındır. O hâlde, Allah ile birlikte hiç kimseye kulluk etmeyin.”

– Diyanet İşleri

Hakıykatde mescidler Allahındır. Onun için Allah ile birlikde hiçbir (şey'e, hiçbir kimseye) tapmayın.

– Hasan Basri Çantay

Mescidler, camiler Allah içindirler. Öyleyse oralarda Allah'ın yanısıra başkasına yalvarmayınız.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu