بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

فَلَمۡ يَزِدۡهُمۡ دُعَآءِيٓ إِلَّا فِرَارٗا ٦

Fakat benim çağırmam onlara firardan başka bir şey artırmadı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ne var ki benim davetim; sadece benden uzaklaşmalarını artırdı.

– İbni Kesir

Fakat benim davetim ancak onların kaçışını artırdı.”

– Diyanet İşleri

«Fakat benim da'vetim (îmandan) kaçma (ların) dan başka (bir şey'i) artırmadı».

– Hasan Basri Çantay

Fakat benim çağırmam, sadece benden uzaklıklarını artırdı.»

– Seyyid Kutub

وَإِنِّي كُلَّمَا دَعَوۡتُهُمۡ لِتَغۡفِرَ لَهُمۡ جَعَلُوٓاْ أَصَٰبِعَهُمۡ فِيٓ ءَاذَانِهِمۡ وَٱسۡتَغۡشَوۡاْ ثِيَابَهُمۡ وَأَصَرُّواْ وَٱسۡتَكۡبَرُواْ ٱسۡتِكۡبَارٗا ٧

Ve ben onları mağfiret buyurman için her davet ettiğimde onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar ve esvablarına büründüler ve ısrar ettiler ve kibirlendikçe kibirlendiler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu ben; Senin onları bağışlaman için kendilerini davet ettiğim her seferinde, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, direndiler ve büyüklendikçe büyüklendiler.

– İbni Kesir

“Kuşkusuz sen onları bağışlayasın diye kendilerini her davet edişimde parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, inanmamakta direndiler ve büyük bir kibir gösterdiler.”

– Diyanet İşleri

«Hakıykat ben, Senin kendilerini yarlığaman için, onları ne zaman da'vet etdiysem parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler ayak dirediler, büyüklük tasladılar da tasladılar».

– Hasan Basri Çantay

Doğrusu ben senin onları bağışlaman için kendilerini her çağrışımda, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, direndiler, büyüklendikçe büyüklendiler.

– Seyyid Kutub

ثُمَّ إِنِّي دَعَوۡتُهُمۡ جِهَارٗا ٨

Sonra ben onları yüksek sesle çağırdım.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra ben; onları gerçekten açıkça çağırdım.

– İbni Kesir

“Sonra ben onları açık açık davet ettim.”

– Diyanet İşleri

«Sonra ben onları hakıykaten en yüksek ses (im) le çağırdım».

– Hasan Basri Çantay

Sonra, doğrusu ben onları açıkça çağırdım.

– Seyyid Kutub

ثُمَّ إِنِّيٓ أَعۡلَنتُ لَهُمۡ وَأَسۡرَرۡتُ لَهُمۡ إِسۡرَارٗا ٩

Sonra hem ilâm ederek söyledim onlara hem gizli gizli söyledim.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra onlara; açıktan açığa ve gizliden gizliye söyledim.

– İbni Kesir

“Sonra, onlarla hem açıktan açığa, hem de gizli gizli konuştum.”

– Diyanet İşleri

«Sonra da onları hem i'lân ederek da'vet etdim, hem kendilerine gizli gizli söyledim».

– Hasan Basri Çantay

Sonra onlara açıktan açığa, gizliden gizliye de söyledim.

– Seyyid Kutub

فَقُلۡتُ ٱسۡتَغۡفِرُواْ رَبَّكُمۡ إِنَّهُۥ كَانَ غَفَّارٗا ١٠

Gelin dedim: Rabb’inizin mağfiretini isteyin, çünkü, o, mağfireti çok bir gaffardır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Dedim ki: Rabbınızdan mağfiret dileyin. Muhakkak ki O Ğaffar olandır.

– İbni Kesir

“Dedim ki: ‘Rabbinizden bağışlama dileyin; çünkü O, çok bağışlayıcıdır.’

– Diyanet İşleri

«Artık, dedim, Rabbinizden mağfiret dileyin. Çünkü O, çok yarlığayıcıdır».

– Hasan Basri Çantay

Dedim ki: «Rabbiniz'den bağışlanma dileyin; doğrusu O, çok bağışlayandır..

– Seyyid Kutub

يُرۡسِلِ ٱلسَّمَآءَ عَلَيۡكُم مِّدۡرَارٗا ١١

Bol hayır ile üzerinize semâyı salsın.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ta ki size, gökten bol yağmur salıversin.

– İbni Kesir

‘(Bağışlama dileyin ki,) üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin.’

– Diyanet İşleri

«(O sayede) O, üstünüze bol yağmur salıverir».

– Hasan Basri Çantay

Size gökten bol bol yağmur indirsin.»

– Seyyid Kutub

وَيُمۡدِدۡكُم بِأَمۡوَٰلٖ وَبَنِينَ وَيَجۡعَل لَّكُمۡ جَنَّٰتٖ وَيَجۡعَل لَّكُمۡ أَنۡهَٰرٗا ١٢

Ve size mallar ve oğullarla imdad eylesin, ve sizin için cennetler yapsın, sizin için ırmaklar yapsın.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ve sizi mallar ve oğullarla desteklesin, sizin için bahçeler var etsin ve ırmaklar akıtsın.

– İbni Kesir

‘Sizi mallarla, oğullarla desteklesin ve sizin için bahçeler var etsin, sizin için ırmaklar var etsin.’

– Diyanet İşleri

«Sizin mallarınızı, oğullarınızı da çoğaltır, size bağlar, bostanlar verir, size ırmaklar akıtır».

– Hasan Basri Çantay

Sizi, mallar ve oğullarla desteklesin; sizin için bahçeler var etsin, ırmaklar akıtsın.

– Seyyid Kutub

مَّا لَكُمۡ لَا تَرۡجُونَ لِلَّهِ وَقَارٗا ١٣

Neye siz ummazsınız Allah için bir vakar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ne oluyorsunuz ki siz, büyüklüğü Alla'a yakıştıramıyorsunuz?

– İbni Kesir

‘Size ne oluyor da Allah için bir vakar (saygınlık, büyüklük) ummuyorsunuz?’

– Diyanet İşleri

«Ne oluyor size ki Allahın, sizi bir vekaar (ve şeref saahibi yapmasını) emel edinmezsiniz»?

– Hasan Basri Çantay

Ne oluyorsunuz ki Allah'a büyüklüğü yakıştıramıyorsunuz.

– Seyyid Kutub

وَقَدۡ خَلَقَكُمۡ أَطۡوَارًا ١٤

Yaratmış iken o sizi tavır tavır bu tavra kadar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Halbuki O; sizi merhalelerden geçirerek yaratmıştır.

– İbni Kesir

‘Hâlbuki, O, sizi evrelerden geçirerek yaratmıştır.’

– Diyanet İşleri

«Halbuki O, sizi hakıykat türlü türlü tavırlar (haller) le yaratmışdır».

– Hasan Basri Çantay

Oysa sizi merhalelerden geçirerek O yaratmıştır.

– Seyyid Kutub

أَلَمۡ تَرَوۡاْ كَيۡفَ خَلَقَ ٱللَّهُ سَبۡعَ سَمَٰوَٰتٖ طِبَاقٗا ١٥

Görmediniz mi nasıl yaratmış Allah yedi Semâ’yı uygun tabaka tabaka?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Görmediniz mi, Allah'ın göğü yedi kat olarak nasıl yarattığını?

– İbni Kesir

‘Görmediniz mi, Allah yedi göğü tabaka tabaka nasıl yaratmıştır?’

– Diyanet İşleri

«Görmediniz mi, Allah yedi göğü birbiriyle âhengdâr olarak nasıl yaratmış»,

– Hasan Basri Çantay

Allah'ın, göğü yedi kat üzerine nasıl yarattığını görmez misiniz?

– Seyyid Kutub

وَجَعَلَ ٱلۡقَمَرَ فِيهِنَّ نُورٗا وَجَعَلَ ٱلشَّمۡسَ سِرَاجٗا ١٦

Kamer’i kilmış içlerinde bir nur, güneşi de kilmış bir lâmba.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Aralarında aya aydınlık vermiş, güneşi bir kandil kılmıştır.

– İbni Kesir

‘Onların içinde nasıl ayı, bir ışık, güneşi de bir kandil yapmıştır?’

– Diyanet İşleri

«onların içinde ayı bir nuur yapmış, güneşi de bir kandil (olarak) asmışdır».

– Hasan Basri Çantay

Aralarında Ay'a aydınlık vermiş ve güneşin ışık saçmasını sağlamıştır.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu