بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَٱلَّذِينَ يُصَدِّقُونَ بِيَوۡمِ ٱلدِّينِ ٢٦
Ve onlarki dîn gününü (ceza' gününü) tasdîk ederler.
Onlar ki; din gününü doğrularlar.
Onlar, ceza gününü tasdik eden kimselerdir.
ceza (ve hisab) gününün doğruluğuna inananlar.
Ceza gününü tasdik ederler.
وَٱلَّذِينَ هُم مِّنۡ عَذَابِ رَبِّهِم مُّشۡفِقُونَ ٢٧
Ve onlarki Rab’lerinin azâbından korkarlar.
Ve onlar ki; Rabblarının azabından korkarlar.
Onlar, Rablerinin azabından korkan kimselerdir.
Bir de (şunlar): Rablerinin azabından korkanlar.
Rabblerinin azabından korkarlar.
إِنَّ عَذَابَ رَبِّهِمۡ غَيۡرُ مَأۡمُونٖ ٢٨
Çünkü rablarının azâbından emîn olunmaz.
Doğrusu onlar, Rabblarının azabından güvende değildirler.
Çünkü, Rablerinin azabından emin olunamaz.
Ki onlar filhakıyka Rablerinin azabından garantili değildirler.
Çünkü Rabblerinin azabına güven olmaz.
وَٱلَّذِينَ هُمۡ لِفُرُوجِهِمۡ حَٰفِظُونَ ٢٩
Ve onlarki apışlarını korurlar.
Ve onlar ki; mahrem yerlerini korurlar.
Onlar, mahrem yerlerini koruyan kimselerdir.
(29-30) Şunlar da (öyle): Karılarından, yahud sağ ellerinin mâlik olduklarından başkasına karşı utanacak yerlerini saklayanlar. Çünkü onlar (bunlar Hakkında) kınanmış değildirler.
Irzlarını korurlar.
إِلَّا عَلَىٰٓ أَزۡوَٰجِهِمۡ أَوۡ مَا مَلَكَتۡ أَيۡمَٰنُهُمۡ فَإِنَّهُمۡ غَيۡرُ مَلُومِينَ ٣٠
Ancak zevcelerine veya milki yemînlerine başka, Çünkü bunda levm olunmazlar.
Ancak eşleri ve sağ ellerinin malik oldukları müstesna. Doğrusu onlar, bunun için kınanacak değildirler.
Ancak eşleri, yahut sahip oldukları cariyeleri başka. Çünkü onlar (eşleri ve cariyeleri ile olan ilişkileri konusunda) kınanmazlar.
(29-30) Şunlar da (öyle): Karılarından, yahud sağ ellerinin mâlik olduklarından başkasına karşı utanacak yerlerini saklayanlar. Çünkü onlar (bunlar Hakkında) kınanmış değildirler.
Yalnız eşlerine ya da ellerinin altında bulunan cariyelere karşı korumazlar. Bundan ötürü de onlar kınanmazlar.
فَمَنِ ٱبۡتَغَىٰ وَرَآءَ ذَٰلِكَ فَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡعَادُونَ ٣١
Fakat ondan ötesini arayanlar, işte onlar haddi aşan hâşarılardır.
Kim de bundan ötesini ararsa; işte onlar, haddi aşanların kendileridir.
Kim bunun ötesini isterse, işte onlar sınırı aşan kimselerdir.
Fakat bundan ötesini arayan kişiler (yok mu?) işte onlar haddi çiğneyip aşanların ta kendileridir.
Ama kim bundan ötesini ararsa, onlar sınırı aşanlardır.
وَٱلَّذِينَ هُمۡ لِأَمَٰنَٰتِهِمۡ وَعَهۡدِهِمۡ رَٰعُونَ ٣٢
Ve onlarki emanetlerine ve ahdlerine riayet ederler.
Ve onlar ki; emanetlerine ve ahidlerine riayet ederler.
Onlar, emanetlerini ve verdikleri sözü gözeten kimselerdir.
(Şunlar da müstesna:) Emânetlerine ve ahidlerine riaayet edenler.
Emanetlerini ve ahidlerini gözetirler.
وَٱلَّذِينَ هُم بِشَهَٰدَٰتِهِمۡ قَآئِمُونَ ٣٣
Ve onlarki şâhidliklerinde dürüstûrler.
Ve onlar ki; şahidliklerini gereği gibi yaparlar.
Onlar, şahitliklerini dosdoğru yapan kimselerdir.
Sahiciliklerini (dosdoğru) yapanlar,
Şahidliklerini yaparlar.
وَٱلَّذِينَ هُمۡ عَلَىٰ صَلَاتِهِمۡ يُحَافِظُونَ ٣٤
Ve onlarki namazları üzerine muhafızlık ederler.
Ve onlar ki; namazlarını muhafaza ederler.
Onlar, namazlarını titizlikle koruyan kimselerdir.
Namazları (nın hakkını) muhaafaza edenler,
Namazlarını korurlar.
أُوْلَٰٓئِكَ فِي جَنَّٰتٖ مُّكۡرَمُونَ ٣٥
İşte onlar cennetlerde ikrâm olunanlardır.
İşte bunlar; cennetlerde ikram olunanlardır.
İşte onlar cennetlerde ikram göreceklerdir.
işte bunlar cennetlerde ikram olunanlardır.
İşte onlar cennetlerde ağırlanırlar.
فَمَالِ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ قِبَلَكَ مُهۡطِعِينَ ٣٦
Şimdi nevar o küfredenlere ki sana doğru boyunlarını uzatarak koşuyorlar.
O küfredenlere ne oluyor ki; gözlerini sana doğru dikip bakmaktadırlar.
(36-37) Şimdi, inkâr edenlere ne oluyor ki, boyunlarını uzatarak (alay etmek için) sağdan soldan gruplar hâlinde sana doğru koşuyorlar?
(36-37) Şimdi, o küfredenlere ne oluyor ki senin sağ (ın) dan, sol (un) dan halka halka hep gözlerini sana doğru dikib bakmakdadırlar.
O nankörlere ne oluyor ki sana doğru koşuyorlar