بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

لِّلسَّآئِلِ وَٱلۡمَحۡرُومِ ٢٥

Hem sâil için hem mahrum.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Dilenen ve yoksula.

– İbni Kesir

(24-25) Onlar, mallarında; isteyenler ve (isteyemeyip) mahrum kalanlar için belli bir hak bulunan kimselerdir.

– Diyanet İşleri

(24-25) Mallarında sâil ve mahrum için belli bir hak tanıyanlar,

– Hasan Basri Çantay

Saile ve mahruma.

– Seyyid Kutub

وَٱلَّذِينَ يُصَدِّقُونَ بِيَوۡمِ ٱلدِّينِ ٢٦

Ve onlarki dîn gününü (ceza' gününü) tasdîk ederler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar ki; din gününü doğrularlar.

– İbni Kesir

Onlar, ceza gününü tasdik eden kimselerdir.

– Diyanet İşleri

ceza (ve hisab) gününün doğruluğuna inananlar.

– Hasan Basri Çantay

Ceza gününü tasdik ederler.

– Seyyid Kutub

وَٱلَّذِينَ هُم مِّنۡ عَذَابِ رَبِّهِم مُّشۡفِقُونَ ٢٧

Ve onlarki Rab’lerinin azâbından korkarlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ve onlar ki; Rabblarının azabından korkarlar.

– İbni Kesir

Onlar, Rablerinin azabından korkan kimselerdir.

– Diyanet İşleri

Bir de (şunlar): Rablerinin azabından korkanlar.

– Hasan Basri Çantay

Rabblerinin azabından korkarlar.

– Seyyid Kutub

إِنَّ عَذَابَ رَبِّهِمۡ غَيۡرُ مَأۡمُونٖ ٢٨

Çünkü rablarının azâbından emîn olunmaz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu onlar, Rabblarının azabından güvende değildirler.

– İbni Kesir

Çünkü, Rablerinin azabından emin olunamaz.

– Diyanet İşleri

Ki onlar filhakıyka Rablerinin azabından garantili değildirler.

– Hasan Basri Çantay

Çünkü Rabblerinin azabına güven olmaz.

– Seyyid Kutub

وَٱلَّذِينَ هُمۡ لِفُرُوجِهِمۡ حَٰفِظُونَ ٢٩

Ve onlarki apışlarını korurlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ve onlar ki; mahrem yerlerini korurlar.

– İbni Kesir

Onlar, mahrem yerlerini koruyan kimselerdir.

– Diyanet İşleri

(29-30) Şunlar da (öyle): Karılarından, yahud sağ ellerinin mâlik olduklarından başkasına karşı utanacak yerlerini saklayanlar. Çünkü onlar (bunlar Hakkında) kınanmış değildirler.

– Hasan Basri Çantay

Irzlarını korurlar.

– Seyyid Kutub

إِلَّا عَلَىٰٓ أَزۡوَٰجِهِمۡ أَوۡ مَا مَلَكَتۡ أَيۡمَٰنُهُمۡ فَإِنَّهُمۡ غَيۡرُ مَلُومِينَ ٣٠

Ancak zevcelerine veya milki yemînlerine başka, Çünkü bunda levm olunmazlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ancak eşleri ve sağ ellerinin malik oldukları müstesna. Doğrusu onlar, bunun için kınanacak değildirler.

– İbni Kesir

Ancak eşleri, yahut sahip oldukları cariyeleri başka. Çünkü onlar (eşleri ve cariyeleri ile olan ilişkileri konusunda) kınanmazlar.

– Diyanet İşleri

(29-30) Şunlar da (öyle): Karılarından, yahud sağ ellerinin mâlik olduklarından başkasına karşı utanacak yerlerini saklayanlar. Çünkü onlar (bunlar Hakkında) kınanmış değildirler.

– Hasan Basri Çantay

Yalnız eşlerine ya da ellerinin altında bulunan cariyelere karşı korumazlar. Bundan ötürü de onlar kınanmazlar.

– Seyyid Kutub

فَمَنِ ٱبۡتَغَىٰ وَرَآءَ ذَٰلِكَ فَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡعَادُونَ ٣١

Fakat ondan ötesini arayanlar, işte onlar haddi aşan hâşarılardır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Kim de bundan ötesini ararsa; işte onlar, haddi aşanların kendileridir.

– İbni Kesir

Kim bunun ötesini isterse, işte onlar sınırı aşan kimselerdir.

– Diyanet İşleri

Fakat bundan ötesini arayan kişiler (yok mu?) işte onlar haddi çiğneyip aşanların ta kendileridir.

– Hasan Basri Çantay

Ama kim bundan ötesini ararsa, onlar sınırı aşanlardır.

– Seyyid Kutub

وَٱلَّذِينَ هُمۡ لِأَمَٰنَٰتِهِمۡ وَعَهۡدِهِمۡ رَٰعُونَ ٣٢

Ve onlarki emanetlerine ve ahdlerine riayet ederler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ve onlar ki; emanetlerine ve ahidlerine riayet ederler.

– İbni Kesir

Onlar, emanetlerini ve verdikleri sözü gözeten kimselerdir.

– Diyanet İşleri

(Şunlar da müstesna:) Emânetlerine ve ahidlerine riaayet edenler.

– Hasan Basri Çantay

Emanetlerini ve ahidlerini gözetirler.

– Seyyid Kutub

وَٱلَّذِينَ هُم بِشَهَٰدَٰتِهِمۡ قَآئِمُونَ ٣٣

Ve onlarki şâhidliklerinde dürüstûrler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ve onlar ki; şahidliklerini gereği gibi yaparlar.

– İbni Kesir

Onlar, şahitliklerini dosdoğru yapan kimselerdir.

– Diyanet İşleri

Sahiciliklerini (dosdoğru) yapanlar,

– Hasan Basri Çantay

Şahidliklerini yaparlar.

– Seyyid Kutub

وَٱلَّذِينَ هُمۡ عَلَىٰ صَلَاتِهِمۡ يُحَافِظُونَ ٣٤

Ve onlarki namazları üzerine muhafızlık ederler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ve onlar ki; namazlarını muhafaza ederler.

– İbni Kesir

Onlar, namazlarını titizlikle koruyan kimselerdir.

– Diyanet İşleri

Namazları (nın hakkını) muhaafaza edenler,

– Hasan Basri Çantay

Namazlarını korurlar.

– Seyyid Kutub

أُوْلَٰٓئِكَ فِي جَنَّٰتٖ مُّكۡرَمُونَ ٣٥

İşte onlar cennetlerde ikrâm olunanlardır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İşte bunlar; cennetlerde ikram olunanlardır.

– İbni Kesir

İşte onlar cennetlerde ikram göreceklerdir.

– Diyanet İşleri

işte bunlar cennetlerde ikram olunanlardır.

– Hasan Basri Çantay

İşte onlar cennetlerde ağırlanırlar.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu