بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

7:6

فَلَنَسْـَٔلَنَّ ٱلَّذِينَ أُرْسِلَ إِلَيْهِمْ وَلَنَسْـَٔلَنَّ ٱلْمُرْسَلِينَ ﴿٦

Sonra elbette peygamber gönderilen ümmetlere soracağız, elbette gönderilen peygambere de soracağız.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; kendilerine peygamber gönderilmiş olanlara da soracağız, peygamber olarak gönderilenlere de.

— İbni Kesir

Kendilerine peygamber gönderilenlere mutlaka soracağız. Peygamberlere de elbette soracağız.

— Diyanet İşleri

Kendilerine (peygamber) gönderilenlere de mutlak soracağız, onlara gönderilen (peygamber) lere de her halde soracağız.

— Hasan Basri Çantay

Kendilerine peygamber gönderilenleri de peygamberleri de sorguya çekeceğiz.

— Seyyid Kutub

7:7

فَلَنَقُصَّنَّ عَلَيْهِم بِعِلْمٍۖ وَمَا كُنَّا غَآئِبِينَ ﴿٧

Soracağız da kendilerine karşı olan biteni mutlak bir ilim ile behemehal anlatacağız, öyle ya biz onlardan gâib değil idik.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; onlara bilerek anlatacağız, zaten gaibler de değildik.

— İbni Kesir

Andolsun, onlara (yaptıklarını) tam bir bilgi ile anlatacağız. Çünkü biz onlardan uzak değiliz.

— Diyanet İşleri

(Soracağız da) kendilerine karşı (olub biteni mutlak) bir ilim ile her halde anlatacağız. (Çünkü) biz (onlardan hiç bir zaman) gaaib değildik.

— Hasan Basri Çantay

Onlara olup bitenleri bilgimize dayanarak kesinlikle bir bir anlatacağız. Zira onlar hiçbir zaman bilgi alanımız dışında kalmamışlardı.

— Seyyid Kutub

7:8

وَٱلْوَزْنُ يَوْمَئِذٍ ٱلْحَقُّۚ فَمَن ثَقُلَتْ مَوَٰزِينُهُۥ فَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْمُفْلِحُونَ ﴿٨

Hem vezn o gün tam hak, artık kimin mizanları ağır basarsa işte onlar, o felâh bulacaklar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Tartı, o gün haktır. Kimin terazisi ağır basarsa; işte onlar, felaha erenlerin kendileridir.

— İbni Kesir

O gün amellerin tartılması da haktır. Kimlerin sevabı ağır basarsa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.

— Diyanet İşleri

(Herkesin dünyâda yapıb etdiğini) tartmak da o gün hakdır. Artık kim (ler) in terazileri ağır basarsa işte onlar murada erenlerin ta kendileridir.

— Hasan Basri Çantay

O gün tam doğru tartı vardır. Kimlerin tartıları ağır çekerse, onlar kurtuluşa ermişlerdir.

— Seyyid Kutub

7:9

وَمَنْ خَفَّتْ مَوَٰزِينُهُۥ فَأُوْلَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ خَسِرُوٓاْ أَنفُسَهُم بِمَا كَانُواْ بِـَٔايَٰتِنَا يَظْلِمُونَ ﴿٩

Kimin de mizanları hafif gelirse bunlar da işte âyetlerimize zulmetmelerile kendilerine yazık edenler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kimin de tartısı hafif gelirse; işte onlar da ayetlerimize zulmeder oldukları için kendilerini ziyana uğratmış olanlardır.

— İbni Kesir

Ama kimlerin sevabı da hafif gelirse, işte onlar âyetlerimize haksızlık etmiş olmaları sebebiyle kendilerini ziyana sokanlardır.

— Diyanet İşleri

Kimin de tartıları hafif gelirse bunlar da, âyetlerimize zulmeder oldukları için, kendilerine çok yazık etmiş kimselerdir.

— Hasan Basri Çantay

Kimlerin tartıları hafif kalırsa, onlar ayetlerimiz karşısında takındıkları zalimce tutumları yüzünden kendilerini mahvetmiş olurlar.

— Seyyid Kutub

وَلَقَدْ مَكَّنَّٰكُمْ فِى ٱلْأَرْضِ وَجَعَلْنَا لَكُمْ فِيهَا مَعَٰيِشَۗ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ ﴿١٠

Şanım Hakk’ı için sizi arzda yerleştirdik ve sizin için onda bir çok geçimlikler yaptık, siz pek az şükrediyorsunuz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; sizi, yeryüzüne yerleştirdik. Ve size orada geçimlikler yarattık. Ne de az şükrediyorsunuz.

— İbni Kesir

Andolsun, size yeryüzünde imkân ve iktidar verdik. Sizin için orada birçok geçim imkânları da yarattık. Ama siz ne kadar az şükrediyorsunuz!

— Diyanet İşleri

Andolsun, sizi yer (yüzün) de yerleşdirmişiz, size orada bir çok geçim vasıtaları yaratmışızdır. Ne az şükredersiniz!

— Hasan Basri Çantay

Size yeryüzünde yurt sağladık, orada size çeşitli geçim kaynakları bağışladık. Ne kadar az şükrediyorsunuz!

— Seyyid Kutub

وَلَقَدْ خَلَقْنَٰكُمْ ثُمَّ صَوَّرْنَٰكُمْ ثُمَّ قُلْنَا لِلْمَلَٰٓئِكَةِ ٱسْجُدُواْ لِءَادَمَ فَسَجَدُوٓاْ إِلَّآ إِبْلِيسَ لَمْ يَكُن مِّنَ ٱلسَّٰجِدِينَ ﴿١١

Hakikat sizi evvelâ halkettik, sonra size sûret verdik, sonra da melâikeye dedik ki "Âdem’e secde edin" hemen secde ettiler, ancak İblis secde edenlerden olmadı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere dedik ki: Adem'e secde edin. Hemen secde ettiler. Ancak İblis müstesna. O, secde edenlerden olmadı.

— İbni Kesir

Andolsun, sizi yarattık. Sonra size şekil verdik. Sonra da meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” dedik. İblis’ten başka hepsi saygı ile eğildiler. O, saygı ile eğilenlerden olmadı.

— Diyanet İşleri

Andolsun, sizi (evvelâ), yaratdık, sonra size suuret verdik, sonra da meleklere: «Âdeme (yahud Âdem için Allaha) secde edin» dedik. Hemen secde etdiler. Fakat İblîs dayatdı, secde edicilerden olmadı.

— Hasan Basri Çantay

Sizi yarattık, arkasından belirli bir biçime soktuk, sonra meleklere «Ademe secde edin!» dedik. İblis dışında hepsi secde etti. Sadece o secde edenlerden olmadı.

— Seyyid Kutub

قَالَ مَا مَنَعَكَ أَلَّا تَسْجُدَ إِذْ أَمَرْتُكَۖ قَالَ أَنَاْ خَيْرٌ مِّنْهُ خَلَقْتَنِى مِن نَّارٍ وَخَلَقْتَهُۥ مِن طِينٍ ﴿١٢

Sana, buyurdu: "emrettiğim halde secde etmemene mani' ne oldu?" ben, dedi: ondan hayırlıyım, beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Buyurdu ki: Sana emretmişken secdeden seni alıkoyan nedir? Dedi ki: Ben ondan daha hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.

— İbni Kesir

Allah, “Sana emrettiğim zaman seni saygı ile eğilmekten ne alıkoydu?” dedi. (O da) “Ben ondan hayırlıyım. Çünkü beni ateşten yarattın. Onu ise çamurdan yarattın” dedi.

— Diyanet İşleri

(Allah) dedi: «Sana emretdiğim zaman secde etmemen (i mû-cib olan, seni secde etmek) den men'eden (sebeb) neydi?» (İblîs) dedi: «Ben ondan (Âdemden) hayırlıyım. (Çünkü) beni ateşden yaratdın, onu çamurdan yaratdın».

— Hasan Basri Çantay

Allah İblis'e Secde etmeni emrettiğimde seni secde etmekten alıkoyan ne oldu? dedi. O da «Ben ondan üstünüm, beni ateşten, onu ise çamurdan yarattın» dedi.

— Seyyid Kutub

قَالَ فَٱهْبِطْ مِنْهَا فَمَا يَكُونُ لَكَ أَن تَتَكَبَّرَ فِيهَا فَٱخْرُجْ إِنَّكَ مِنَ ٱلصَّٰغِرِينَ ﴿١٣

Hemen, buyurdu: in oradan ne haddine ki orada tekebbür edesin, haydi çık, çünkü sen alçaklardansın.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Buyurdu ki: Öyle ise: İn oradan, artık büyüklenmek sana düşmez. Hemen çık sen alçaklardansın.

— İbni Kesir

Allah, “Şimdi in aşağı oradan. Çünkü senin orada büyüklük taslamak haddine değil! Hemen çık! Çünkü sen aşağılıklardansın” dedi.

— Diyanet İşleri

(Allah) öyleyse, dedi, hemen in oradan. Artık senin orada kibirlenmen, kafa tutman gerekmez. Hemen çık (git). Çünkü sen alçaklardansın.

— Hasan Basri Çantay

Allah ona o halde in oradan, orada büyüklük taslamak haddine düşmedi. Çık dışarı, sen alçağın birisin, dedi.

— Seyyid Kutub

قَالَ أَنظِرْنِىٓ إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ ﴿١٤

Bana, dedi: bağış olunacakları güne kadar mühlet ver.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dedi ki: Bana, onların tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver.

— İbni Kesir

Şeytan dedi ki: “(Öyle ise) bana insanların tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver.”

— Diyanet İşleri

(İblîs) dedi: «Bana (halkın) dirilib kaldırılacakları güne kadar mühlet ver.

— Hasan Basri Çantay

İblis, «Bana insanların tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver» dedi.

— Seyyid Kutub

قَالَ إِنَّكَ مِنَ ٱلْمُنظَرِينَ ﴿١٥

Buyurdu ki: hâydi mühlet verilenlerdensin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Buyudu ki: Sen mühlet verilmişlerdensin.

— İbni Kesir

Allah da, “Sen süre verilenlerdensin” dedi.

— Diyanet İşleri

(Allah) dedi ki: «Sen mühlet verilmişlerdensin».

— Hasan Basri Çantay

Allah «Sen mühlet verilenlerden birisin» dedi.

— Seyyid Kutub

قَالَ فَبِمَآ أَغْوَيْتَنِى لَأَقْعُدَنَّ لَهُمْ صِرَٰطَكَ ٱلْمُسْتَقِيمَ ﴿١٦

Öyle ise dedi beni azdırmana karşılık yemin ederim ki ben de onları saptırmak için her halde senin doğru yoluna oturacağım.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dedi ki: Öyleyse beni azgınlığa mahkum ettiğin için ben de andolsun ki; Senin dosdoğru yolun üzerinde onlara karşı duracağım.

— İbni Kesir

Şeytan dedi ki: “(Öyle ise) beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerinde elbette oturacağım.”

— Diyanet İşleri

«(İblîs) öyleyse, dedi, (madem ki) Sen beni azgınlığa mahkûm etdin, ben de bu sebeble, andolsun ki, onlar (ı sapdırmak) için senin doğru yolunda (pusu kurub) oturacağım».

— Hasan Basri Çantay

İblis dedi ki; «Beni kışkırtıp sapıklığa düşürdüğün için, andolsun ki, doğru yolun üzerinde pusu kurup insanların yolunu keseceğim.

— Seyyid Kutub

AYARLAR