بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

فَهَلْ تَرَىٰ لَهُم مِّنۢ بَاقِيَةٍ ٨

Şimdi onlardan hiç arta kalan görüyor musun?

– Seyyid Kutub

وَجَآءَ فِرْعَوْنُ وَمَن قَبْلَهُۥ وَٱلْمُؤْتَفِكَٰتُ بِٱلْخَاطِئَةِ ٩

Firavun, ondan öncekiler ve yerle bir olan şehirler o hata ile geldiler.

– Seyyid Kutub

فَعَصَوْاْ رَسُولَ رَبِّهِمْ فَأَخَذَهُمْ أَخْذَةً رَّابِيَةً ١٠

Böylece Rablerinin elçisine isyan ettiler. Bu yüzden onları, şiddeti gittikçe artan bir yakalayışla yakaladı.

– Seyyid Kutub

إِنَّا لَمَّا طَغَا ٱلْمَآءُ حَمَلْنَٰكُمْ فِى ٱلْجَارِيَةِ ١١

Sular kabarınca biz sizi akıp giden (gemide) taşıdık ki;

– Seyyid Kutub

لِنَجْعَلَهَا لَكُمْ تَذْكِرَةً وَتَعِيَهَآ أُذُنٌ وَٰعِيَةٌ ١٢

Onu size bir ibret yapalım ve belleyen kulaklar onu bellesin.

– Seyyid Kutub

فَإِذَا نُفِخَ فِى ٱلصُّورِ نَفْخَةٌ وَٰحِدَةٌ ١٣

Sura birinci üfleme üflendiği,

– Seyyid Kutub

وَحُمِلَتِ ٱلْأَرْضُ وَٱلْجِبَالُ فَدُكَّتَا دَكَّةً وَٰحِدَةً ١٤

Yer ve dağlar yerlerinden kaldırılıp bir çarpışla birbirlerine çarpıldığı zaman,

– Seyyid Kutub

فَيَوْمَئِذٍ وَقَعَتِ ٱلْوَاقِعَةُ ١٥

İşte o vak'a olmuştur.

– Seyyid Kutub

وَٱنشَقَّتِ ٱلسَّمَآءُ فَهِىَ يَوْمَئِذٍ وَاهِيَةٌ ١٦

Gök yarılmış, o gün o; zayıflamış sarkmıştır.

– Seyyid Kutub

وَٱلْمَلَكُ عَلَىٰٓ أَرْجَآئِهَاۚ وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَٰنِيَةٌ ١٧

Melekler de onun kenarlarındadır. O gün Rabblerinin tahtını, bunların da üstünde sekiz (melek) taşır.

– Seyyid Kutub

يَوْمَئِذٍ تُعْرَضُونَ لَا تَخْفَىٰ مِنكُمْ خَافِيَةٌ ١٨

O gün hesap için huzura alınırsınız. Hiçbir sırrınız gizli kalmaz.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu