بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

سَخَّرَهَا عَلَيْهِمْ سَبْعَ لَيَالٍ وَثَمَٰنِيَةَ أَيَّامٍ حُسُومًا فَتَرَى ٱلْقَوْمَ فِيهَا صَرْعَىٰ كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍ خَاوِيَةٍ ﴿٧

Onların kökünü kesmek için, üzerlerine yedi gece sekiz gün, rüzgarı estirdi. Halkın, kökünden sökülmüş hurma kütükleri gibi yere yıkıldığını görürdün.

— İbni Kesir

فَهَلْ تَرَىٰ لَهُم مِّنۢ بَاقِيَةٍ ﴿٨

Şimdi onlardan geri kalan bir şey görüyor musun?

— İbni Kesir

وَجَآءَ فِرْعَوْنُ وَمَن قَبْلَهُۥ وَٱلْمُؤْتَفِكَٰتُ بِٱلْخَاطِئَةِ ﴿٩

Firavun da, ondan öncekiler de ve altüst olmuş kasabalar da hep suçla gelmişlerdi.

— İbni Kesir

فَعَصَوْاْ رَسُولَ رَبِّهِمْ فَأَخَذَهُمْ أَخْذَةً رَّابِيَةً ﴿١٠

Rabblarının elçisine isyan etmişlerdi. Bunun üzerine O da kendilerini gittikçe artan bir şiddetle yakalayıverdi.

— İbni Kesir

إِنَّا لَمَّا طَغَا ٱلْمَآءُ حَمَلْنَٰكُمْ فِى ٱلْجَارِيَةِ ﴿١١

Gerçekten su bastığı zaman sizi; Biz, taşıdık gemide.

— İbni Kesir

لِنَجْعَلَهَا لَكُمْ تَذْكِرَةً وَتَعِيَهَآ أُذُنٌ وَٰعِيَةٌ ﴿١٢

Ki bunu sizin için bir öğüt ve ibret yapalım. Ve anlayışlı kulaklar anlasın diye.

— İbni Kesir

فَإِذَا نُفِخَ فِى ٱلصُّورِ نَفْخَةٌ وَٰحِدَةٌ ﴿١٣

Sur'a bir üfürüldüğünde;

— İbni Kesir

وَحُمِلَتِ ٱلْأَرْضُ وَٱلْجِبَالُ فَدُكَّتَا دَكَّةً وَٰحِدَةً ﴿١٤

Yer ile dağlar kaldırılıp bir vuruşla birbirine çarpıldığında,

— İbni Kesir

فَيَوْمَئِذٍ وَقَعَتِ ٱلْوَاقِعَةُ ﴿١٥

İşte o gün; olan olmuştur.

— İbni Kesir

وَٱنشَقَّتِ ٱلسَّمَآءُ فَهِىَ يَوْمَئِذٍ وَاهِيَةٌ ﴿١٦

Gök de yarılmış ve o gün bitkin bir hale gelmiştir.

— İbni Kesir

وَٱلْمَلَكُ عَلَىٰٓ أَرْجَآئِهَاۚ وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَٰنِيَةٌ ﴿١٧

Melekler ise onun çevresindedirler. Ve o gün; Rabbının Arş'ını, onların da üstünde sekiz tanesi yüklenir.

— İbni Kesir

AYARLAR