بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَأَمَّا عَادٞ فَأُهۡلِكُواْ بِرِيحٖ صَرۡصَرٍ عَاتِيَةٖ ٦

Ve amma Âd onlar da ihlâk ediliverdiler bir sarsar rüzgârı, azgın bir fırtına ile.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ad'a gelince; onlar da uğultulu, azgın bir fırtına ile helak edildiler.

– İbni Kesir

Âd kavmine gelince, onlar da uğultulu ve dondurucu şiddetli bir rüzgârla helâk edildi.

– Diyanet İşleri

Aad'e gelince: Onlar da uğultulu, azgın bir fırtına ile helak edildiler.

– Hasan Basri Çantay

Âd'a gelince onlar da, uğultu yüklü, azgın bir kasırga ile yıkıma uğratıldı.

– Seyyid Kutub

سَخَّرَهَا عَلَيۡهِمۡ سَبۡعَ لَيَالٖ وَثَمَٰنِيَةَ أَيَّامٍ حُسُومٗاۖ فَتَرَى ٱلۡقَوۡمَ فِيهَا صَرۡعَىٰ كَأَنَّهُمۡ أَعۡجَازُ نَخۡلٍ خَاوِيَةٖ ٧

Müsellat etmişti Allah onun üzerlerine yedi gece sekiz gün husûm halinde: köklerini kesmek üzere müstemirren. Bir de görürsün ki o kavmi o müddet zarfında yıkıla kalmışlar. Ve sanki içleri kof hurma kütükleri imişler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onların kökünü kesmek için, üzerlerine yedi gece sekiz gün, rüzgarı estirdi. Halkın, kökünden sökülmüş hurma kütükleri gibi yere yıkıldığını görürdün.

– İbni Kesir

Allah, onu kesintisiz olarak yedi gece, sekiz gün onların üzerine musallat etti. Öyle ki (eğer orada olsaydın), o kavmi, içi boş hurma kütükleri gibi oracıkta yere serilmiş hâlde görürdün.

– Diyanet İşleri

(Allah) onu yedi gece, sekiz gün ardı ardınca üzerlerine musallat etdi, öyle ki (eğer sen de haazır olsaydın) o kavmin (bu müddet) içinde (nasıl) olub yıkıldığını görürdün. Sanki onlar, içleri bomboş hurma kütükleri idiler.

– Hasan Basri Çantay

Onu, yedi gece ve sekiz gün, aralık vermeksizin onların üzerine musallat etti. Öyle ki, o kavmi, orada içi kof hurma kütükleriymiş gibi onların çarpılıp yere yıkıldığını görürsün.

– Seyyid Kutub

فَهَلۡ تَرَىٰ لَهُم مِّنۢ بَاقِيَةٖ ٨

Bak şimdi görebilirmisin onlardan bir bakıyye.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Şimdi onlardan geri kalan bir şey görüyor musun?

– İbni Kesir

Şimdi onlardan geri kalan bir şey görüyor musun?

– Diyanet İşleri

Şimdi onlardan bir kalan görüyor musun?

– Hasan Basri Çantay

Şimdi onlardan hiç arta kalan görüyor musun?

– Seyyid Kutub

وَجَآءَ فِرۡعَوۡنُ وَمَن قَبۡلَهُۥ وَٱلۡمُؤۡتَفِكَٰتُ بِٱلۡخَاطِئَةِ ٩

Firavun de geldi, ondan evvelkiler de, mütefikeler de hep o hatâ ile.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Firavun da, ondan öncekiler de ve altüst olmuş kasabalar da hep suçla gelmişlerdi.

– İbni Kesir

Firavun, ondan öncekiler ve yerle bir olan şehirler (halkı olan Lût kavmi) hep o suçu işlediler.

– Diyanet İşleri

Fir'avn da, ondan öncekiler de, altüst olan (kasaba) lar (halkı) da hep o hataayı (meydana) getirdiler (irtikâb etdiler).

– Hasan Basri Çantay

Firavun, ondan öncekiler ve yerle bir olan şehirler o hata ile geldiler.

– Seyyid Kutub

فَعَصَوۡاْ رَسُولَ رَبِّهِمۡ فَأَخَذَهُمۡ أَخۡذَةٗ رَّابِيَةً ١٠

Hep rablarının Resulü’ne âsî oldular o da onları alıverdi mütezayid bir tutuş (kahir bir kabza) ile.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Rabblarının elçisine isyan etmişlerdi. Bunun üzerine O da kendilerini gittikçe artan bir şiddetle yakalayıverdi.

– İbni Kesir

Öyle ki Rablerinin elçilerine karşı geldiler. Bunun üzerine Allah da onları gittikçe artan bir azap ile yakaladı.

– Diyanet İşleri

Öyle ki (her ümmet) Rablerinin peygamberine isyan etdiler. Bundan dolayı O da kendilerini fazla bir şiddetle yakalayıverdi.

– Hasan Basri Çantay

Böylece Rablerinin elçisine isyan ettiler. Bu yüzden onları, şiddeti gittikçe artan bir yakalayışla yakaladı.

– Seyyid Kutub

إِنَّا لَمَّا طَغَا ٱلۡمَآءُ حَمَلۡنَٰكُمۡ فِي ٱلۡجَارِيَةِ ١١

Halbuki biz o su tuğyan ettiği vakit sizi akan gemide taşıdık.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Gerçekten su bastığı zaman sizi; Biz, taşıdık gemide.

– İbni Kesir

(11-12) Şüphesiz, (Nûh zamanında) su bastığı vakit, sizi gemide biz taşıdık ki, bu olayı sizin için bir uyarı yapalım ve belleyecek kulaklar da onu bellesin.

– Diyanet İşleri

Hakıykat, (her yanı) su basdığı (mu'tâd haddini aşdığı) zaman sizi gemide biz taşıdık.

– Hasan Basri Çantay

Sular kabarınca biz sizi akıp giden (gemide) taşıdık ki;

– Seyyid Kutub

لِنَجۡعَلَهَا لَكُمۡ تَذۡكِرَةٗ وَتَعِيَهَآ أُذُنٞ وَٰعِيَةٞ ١٢

Onu sizlere bir anid yapalım ve belleyici kulaklar bellesin diye.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ki bunu sizin için bir öğüt ve ibret yapalım. Ve anlayışlı kulaklar anlasın diye.

– İbni Kesir

(11-12) Şüphesiz, (Nûh zamanında) su bastığı vakit, sizi gemide biz taşıdık ki, bu olayı sizin için bir uyarı yapalım ve belleyecek kulaklar da onu bellesin.

– Diyanet İşleri

Onu sizin için bir öğüt ve ibret yapalım, onu belleyen kulaklar da bellesin diye.

– Hasan Basri Çantay

Onu size bir ibret yapalım ve belleyen kulaklar onu bellesin.

– Seyyid Kutub

فَإِذَا نُفِخَ فِي ٱلصُّورِ نَفۡخَةٞ وَٰحِدَةٞ ١٣

Çünkü sur üfürülüp de bir tek nefha.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sur'a bir üfürüldüğünde;

– İbni Kesir

(13-15) Sûr’a bir defa üfürülünce, yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine bir çarptırılınca, işte o gün olacak olmuş (kıyamet kopmuş)tur.

– Diyanet İşleri

Artık «Suur» a birinci üfürülüşle üfürüldüğü zaman,

– Hasan Basri Çantay

Sura birinci üfleme üflendiği,

– Seyyid Kutub

وَحُمِلَتِ ٱلۡأَرۡضُ وَٱلۡجِبَالُ فَدُكَّتَا دَكَّةٗ وَٰحِدَةٗ ١٤

O yer ve dağlar yükletilip arkasından da bir çarpılış çarpıldılar mı bir daf'a.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yer ile dağlar kaldırılıp bir vuruşla birbirine çarpıldığında,

– İbni Kesir

(13-15) Sûr’a bir defa üfürülünce, yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine bir çarptırılınca, işte o gün olacak olmuş (kıyamet kopmuş)tur.

– Diyanet İşleri

yerle dağlar yerlerinden kaldırılıb da yekdiğerine bir çarpışla hepsi toz haaline geldiği (zaman).

– Hasan Basri Çantay

Yer ve dağlar yerlerinden kaldırılıp bir çarpışla birbirlerine çarpıldığı zaman,

– Seyyid Kutub

فَيَوۡمَئِذٖ وَقَعَتِ ٱلۡوَاقِعَةُ ١٥

İşte o gün o vâkıa vukua gelmiştir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İşte o gün; olan olmuştur.

– İbni Kesir

(13-15) Sûr’a bir defa üfürülünce, yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine bir çarptırılınca, işte o gün olacak olmuş (kıyamet kopmuş)tur.

– Diyanet İşleri

İşte o zaman olan olmuş (kıyamet kopmuş) dur.

– Hasan Basri Çantay

İşte o vak'a olmuştur.

– Seyyid Kutub

وَٱنشَقَّتِ ٱلسَّمَآءُ فَهِيَ يَوۡمَئِذٖ وَاهِيَةٞ ١٦

Ve Semâ yarilmış o da o gün sarkmıştır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Gök de yarılmış ve o gün bitkin bir hale gelmiştir.

– İbni Kesir

Gök de yarılmış ve artık o gün o da çökmeye yüz tutmuştur.

– Diyanet İşleri

Gök de yarılmış ve artık o, o gün za'fa düşmüşdür.

– Hasan Basri Çantay

Gök yarılmış, o gün o; zayıflamış sarkmıştır.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu