بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
لَأَخَذۡنَا مِنۡهُ بِٱلۡيَمِينِ ٤٥
Elbette biz onu ondan dolayı yemîniyle yakalar (kuvvetle tutar hıncını alır) dık.
Elbette Biz; onu, kuvvetle yakalardık.
(44-45) Eğer (Peygamber) bize isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı, mutlaka onu kudretimizle yakalardık.
Elbette onun sağ elini (kuvvet ve kudretini) alıverdik,
Biz onu kuvvetle yakalardık,
ثُمَّ لَقَطَعۡنَا مِنۡهُ ٱلۡوَتِينَ ٤٦
Sonra da ondan vetînini (iliğini) geser atardık.
Sonra da, hiç şüphesiz onun şah damarını koparırdık.
Sonra da onun şah damarını mutlaka keserdik.
sonra da, hiç şübhesiz, onun kalb damarını koparırdık.
Sonra onun şah damarını koparırdık.
فَمَا مِنكُم مِّنۡ أَحَدٍ عَنۡهُ حَٰجِزِينَ ٤٧
O vakit sizden hiç biriniz ona siper de olamazdınız.
O zaman sizden hiç biriniz de buna engel olamazdınız.
Hiçbiriniz de bu cezayı engelleyip ondan savamazdı.
O vakit sizden hiçbiriniz buna mâni de olamazdınız.
Hiçbiriniz de onu koruyamazdınız.
وَإِنَّهُۥ لَتَذۡكِرَةٞ لِّلۡمُتَّقِينَ ٤٨
Ve o hiç şüphesiz unutulmayacak bir öğüddür korunacaklar için.
Doğrusu o; müttakiler için bir öğüttür.
Şüphesiz Kur’an, Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir öğüttür.
Şübhesiz ki o (Kur'an) (fenâlıkdan) korunanlar için kat'î bir öğütdür.
Doğrusu Kur'an Allah'a karşı gelmekten sakınanlara bir öğüttür.
وَإِنَّا لَنَعۡلَمُ أَنَّ مِنكُم مُّكَذِّبِينَ ٤٩
Bununla beraber biz biliyoruzki sizden inanmayanlar var.
İçinizde yalanlayanlar bulunduğunu Biz de bilmekteyiz.
Şüphesiz biz, içinizden yalanlayanların olduğunu elbette biliyoruz.
İçinizde yalan sayanlar bulunduğunu elbet biz de biliyoruz.
İçinizde yalanlayanlar bulunduğunu şüphesiz bilmekteyiz.
وَإِنَّهُۥ لَحَسۡرَةٌ عَلَى ٱلۡكَٰفِرِينَ ٥٠
Ve her halde o, kâfirler üzerinde bir hasrettir.
Ve muhakkak ki o; kafirler için bir üzüntüdür.
Şüphesiz Kur’an, kâfirler için mutlaka bir pişmanlık sebebidir.
Muhakkak ki o (Kur'an) kâfirlere karşı (kaçınılmaz) bir hasretdir.
Doğrusu Kur ân inkarcılar için bir üzüntüdür.
وَإِنَّهُۥ لَحَقُّ ٱلۡيَقِينِ ٥١
Ve o hiç şüphesiz hakkulyakîndir.
Hiç şüphesiz ki o; kesin gerçektir.
Şüphesiz Kur’an, gerçek kesin bilgidir.
Hiç şüphesiz ki o (Kur'an) kat'î bilginin tam gerçeğidir.
O, şüphesiz kesin gerçektir.
فَسَبِّحۡ بِٱسۡمِ رَبِّكَ ٱلۡعَظِيمِ ٥٢
Haydi tesbih et Rabbi’nin azîm ismiyle.
Öyleyse Rabbını, o büyük adıyla tesbih et.
O hâlde sen, yüce Rabbinin adıyla tespih et.
O halde O büyük Rabbini, kendi adiyle, tesbîh (ve tenzîh) et.
Öyleyse ey insanlar! Çok büyük olan Rabbinin adını tesbih et.