بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
لَّا يَأۡكُلُهُۥٓ إِلَّا ٱلۡخَٰطِـُٔونَ ٣٧
Ki onu kimse yemez hatâkâr canîlerden başka.
Onu ancak günahkarlar yer.
Onu günahkârlardan başkası yemez.”
«Ki onu (bilerek) hataa eden (kâfir) lerden başkası yemez».
Onu (bile bile) hata işleyenlerden başkası yemez.
فَلَآ أُقۡسِمُ بِمَا تُبۡصِرُونَ ٣٨
Artık yok, kasem ederimki gördüklerinize.
Görebildiğinize yemin ederim ki;
(38-40) Görebildiklerinize ve göremediklerinize yemin ederim ki, o (Kur’an), hiç şüphesiz çok şerefli bir elçinin (Allah’tan alıp tebliğ ettiği) sözüdür.
(38-39) (Demek ki iş müşriklerin sandığı gibi değildir, zaahirdir). Neler görüyor, neler görmüyorsanız (onların hepsine) andederim ki,
Yoo yemin ederim; gördüklerinize
وَمَا لَا تُبۡصِرُونَ ٣٩
Ve görmediklerinize.
Ve göremediklerinize de;
(38-40) Görebildiklerinize ve göremediklerinize yemin ederim ki, o (Kur’an), hiç şüphesiz çok şerefli bir elçinin (Allah’tan alıp tebliğ ettiği) sözüdür.
(38-39) (Demek ki iş müşriklerin sandığı gibi değildir, zaahirdir). Neler görüyor, neler görmüyorsanız (onların hepsine) andederim ki,
Ve görmediklerinize ki,
إِنَّهُۥ لَقَوۡلُ رَسُولٖ كَرِيمٖ ٤٠
O hiç şüphesiz kerîm bir Resul’ün getirdiği sözdür.
Muhakkak o; şerefli bir elçinin kat'i sözüdür.
(38-40) Görebildiklerinize ve göremediklerinize yemin ederim ki, o (Kur’an), hiç şüphesiz çok şerefli bir elçinin (Allah’tan alıp tebliğ ettiği) sözüdür.
Muhakkak o (Kur'an) Allah indinde çok şerefli peygamberin katî sözüdür.
O (Kur'an), elbette şerefli bir peygamberin sözüdür.
وَمَا هُوَ بِقَوۡلِ شَاعِرٖۚ قَلِيلٗا مَّا تُؤۡمِنُونَ ٤١
Ve o bir şâir sözü değildir. Siz pek az düşünüyorsunuz.
Ve o, bir şair sözü değildir. Ne de az inanıyorsunuz?
O, bir şairin sözü değildir. Ne de az inanıyorsunuz!
O, bir şâir sözü değildir. Ne az inanır (adamlar) sınız siz!
O, bir şairin sözü değildir. Ne de az inanıyorsunuz!
وَلَا بِقَوۡلِ كَاهِنٖۚ قَلِيلٗا مَّا تَذَكَّرُونَ ٤٢
Bir kâhin sözü de değildir, siz pek az düşünüyorsunuz.
Bir kahin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz?
Bir kâhinin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz!
(O), bir kâhin sözü de değildir. Siz ne az düşünür (adamlar)sınız!
Bir kâhinin sözü de değildir. Ne kadar da az düşünüyorsunuz!
تَنزِيلٞ مِّن رَّبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ ٤٣
O Rabbülâlemînden bir tenzildir.
Alemlerin Rabbından indirilmedir.
O, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmedir.
(O), âlemlerin Rabbinden indirilmedir.
Kur'an alemlerin Rabbinden indirilmiştir.
وَلَوۡ تَقَوَّلَ عَلَيۡنَا بَعۡضَ ٱلۡأَقَاوِيلِ ٤٤
O bize isnaden bazı lâflar uydurmağa kalkışsaydı.
Eğer o; bazı sözleri Bize karşı buna katmış olsaydı,
(44-45) Eğer (Peygamber) bize isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı, mutlaka onu kudretimizle yakalardık.
Eğer (peygamber söylemediğimiz) ba'zı sözleri bize karşı kendiliğinden uydurmuş olsaydı,
Eğer Muhammed, bize karşı ona bazı sözler katmış olsaydı.
لَأَخَذۡنَا مِنۡهُ بِٱلۡيَمِينِ ٤٥
Elbette biz onu ondan dolayı yemîniyle yakalar (kuvvetle tutar hıncını alır) dık.
Elbette Biz; onu, kuvvetle yakalardık.
(44-45) Eğer (Peygamber) bize isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı, mutlaka onu kudretimizle yakalardık.
Elbette onun sağ elini (kuvvet ve kudretini) alıverdik,
Biz onu kuvvetle yakalardık,
ثُمَّ لَقَطَعۡنَا مِنۡهُ ٱلۡوَتِينَ ٤٦
Sonra da ondan vetînini (iliğini) geser atardık.
Sonra da, hiç şüphesiz onun şah damarını koparırdık.
Sonra da onun şah damarını mutlaka keserdik.
sonra da, hiç şübhesiz, onun kalb damarını koparırdık.
Sonra onun şah damarını koparırdık.
فَمَا مِنكُم مِّنۡ أَحَدٍ عَنۡهُ حَٰجِزِينَ ٤٧
O vakit sizden hiç biriniz ona siper de olamazdınız.
O zaman sizden hiç biriniz de buna engel olamazdınız.
Hiçbiriniz de bu cezayı engelleyip ondan savamazdı.
O vakit sizden hiçbiriniz buna mâni de olamazdınız.
Hiçbiriniz de onu koruyamazdınız.