بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

عَسَىٰ رَبُّنَآ أَن يُبۡدِلَنَا خَيۡرٗا مِّنۡهَآ إِنَّآ إِلَىٰ رَبِّنَا رَٰغِبُونَ ٣٢

Belki Rabbimiz bize bundan daha iyisini verir; doğrusu artık, Rabbimizden dilemekteyiz.

– Seyyid Kutub

كَذَٰلِكَ ٱلۡعَذَابُۖ وَلَعَذَابُ ٱلۡأٓخِرَةِ أَكۡبَرُۚ لَوۡ كَانُواْ يَعۡلَمُونَ ٣٣

İşte azab böyledir. Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür. Keşke bilselerdi.

– Seyyid Kutub

إِنَّ لِلۡمُتَّقِينَ عِندَ رَبِّهِمۡ جَنَّٰتِ ٱلنَّعِيمِ ٣٤

Muttakiler içinde Rabbleri katında nimet bahçeleri vardır.

– Seyyid Kutub

أَفَنَجۡعَلُ ٱلۡمُسۡلِمِينَ كَٱلۡمُجۡرِمِينَ ٣٥

Öyle ya biz Müslümanları o günahkarlarla bir tutar mıyız hiç?

– Seyyid Kutub

مَا لَكُمۡ كَيۡفَ تَحۡكُمُونَ ٣٦

Size ne oluyor? Ne biçim hüküm veriyorsunuz?

– Seyyid Kutub

أَمۡ لَكُمۡ كِتَٰبٞ فِيهِ تَدۡرُسُونَ ٣٧

Yoksa bir kitabınız var da ondan mı bu hükümleri okuyorsunuz?

– Seyyid Kutub

إِنَّ لَكُمۡ فِيهِ لَمَا تَخَيَّرُونَ ٣٨

Onda beğendiğiniz her şeyi mi buluyorsunuz?

– Seyyid Kutub

أَمۡ لَكُمۡ أَيۡمَٰنٌ عَلَيۡنَا بَٰلِغَةٌ إِلَىٰ يَوۡمِ ٱلۡقِيَٰمَةِ إِنَّ لَكُمۡ لَمَا تَحۡكُمُونَ ٣٩

Yoksa «İstediğiniz gibi hükmedebilirsiniz» diye sizin lehinize olarak tarafımızdan verilmiş kıyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var?

– Seyyid Kutub

سَلۡهُمۡ أَيُّهُم بِذَٰلِكَ زَعِيمٌ ٤٠

Sor onlara: Bu iddiayı onların hangisi savunacak?

– Seyyid Kutub

أَمۡ لَهُمۡ شُرَكَآءُ فَلۡيَأۡتُواْ بِشُرَكَآئِهِمۡ إِن كَانُواْ صَٰدِقِينَ ٤١

Yoksa kendilerinin ortakları mı var? Doğru iseler ortaklarını çağırsınlar.

– Seyyid Kutub

يَوۡمَ يُكۡشَفُ عَن سَاقٖ وَيُدۡعَوۡنَ إِلَى ٱلسُّجُودِ فَلَا يَسۡتَطِيعُونَ ٤٢

O gün işin dehşetinden baldırlar açılır; ve secdeye davet edilecekleri gün secde edemezler.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu