بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

قَالُواْ يَٰوَيْلَنَآ إِنَّا كُنَّا طَٰغِينَ ﴿٣١

Yazıklar olsun bizlere, bizler doğrusu azgınlarmışız.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dediler ki: Yazıklar olsun bize, doğrusu biz; azgınlardanmışız.

— İbni Kesir

Şöyle dediler: “Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz!”

— Diyanet İşleri

«Yazıklar olsun bize, dediler, hakıykaten biz azgınlarmışız».

— Hasan Basri Çantay

Nihayet şöyle dediler: «Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kimselermişiz.»

— Seyyid Kutub

عَسَىٰ رَبُّنَآ أَن يُبْدِلَنَا خَيْرًا مِّنْهَآ إِنَّآ إِلَىٰ رَبِّنَا رَٰغِبُونَ ﴿٣٢

Ola ki Rabbimiz bize onun yerine daha hayırlısını vere, her halde biz bütün rağbetimizi Rabbımıza çeviriyoruz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Belki Rabbımız bize bundan daha iyisini verir. Doğrusu biz; artık Rabbımızdan dilemekteyiz.

— İbni Kesir

“Umulur ki, Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz artık Rabbimizi arzulayanlarız.”

— Diyanet İşleri

«(Eh) Rabbimizin bize, bunun yerine, ondan daha hayırlısını vermesi me'müldür. Biz (bütün dilek ve isteklerimizi artık) gerçekden Rabbimize çevirenleriz».

— Hasan Basri Çantay

Belki Rabbimiz bize bundan daha iyisini verir; doğrusu artık, Rabbimizden dilemekteyiz.

— Seyyid Kutub

كَذَٰلِكَ ٱلْعَذَابُۖ وَلَعَذَابُ ٱلْءَاخِرَةِ أَكْبَرُۚ لَوْ كَانُواْ يَعْلَمُونَ ﴿٣٣

İşte böyledir azâb, ve elbette Âhiret azâbı daha büyüktür, fakat bilselerdi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Azab işte böyledir. Fakat ahiret azabı elbet daha büyüktür. Keşki bilmiş olsalardı.

— İbni Kesir

İşte böyledir azap! Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür; ah bir bilselerdi!

— Diyanet İşleri

İşte azâb böyledir. Ahiret azâbı ise elbet daha büyükdür. (Bunu) bilselerdi...

— Hasan Basri Çantay

İşte azab böyledir. Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür. Keşke bilselerdi.

— Seyyid Kutub

إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ عِندَ رَبِّهِمْ جَنَّٰتِ ٱلنَّعِيمِ ﴿٣٤

Şüphesiz ki korunan müttakîler içindir rablarının indinde naîm cennetleri.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki müttakiler için, Rabbları katında Naim cennetleri vardır.

— İbni Kesir

Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında Naîm cennetleri vardır.

— Diyanet İşleri

Şübhesiz ki (fenâlıkdan) sakınanlar için Rableri nezdinde ni'meti dâim ve haalis cennetler vardır.

— Hasan Basri Çantay

Muttakiler içinde Rabbleri katında nimet bahçeleri vardır.

— Seyyid Kutub

أَفَنَجْعَلُ ٱلْمُسْلِمِينَ كَٱلْمُجْرِمِينَ ﴿٣٥

Ya artık, müslimleri mücrimler gibi kılar mıyız?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Biz; müslümanları suçlular gibi tutar mıyız hiç?

— İbni Kesir

Biz müslümanları suçlular gibi kılar mıyız?

— Diyanet İşleri

Öyle ya, biz müslümanları o günahkârlar gibi yapar mıyız hiç?

— Hasan Basri Çantay

Öyle ya biz Müslümanları o günahkarlarla bir tutar mıyız hiç?

— Seyyid Kutub

مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ ﴿٣٦

Neniz var? Nasıl hükm ediyorsunuz?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ne oluyor size, nasıl hükmediyorsunuz?

— İbni Kesir

Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?

— Diyanet İşleri

Size ne oluyor? Nasıl böyle hükmediyorsunuz?

— Hasan Basri Çantay

Size ne oluyor? Ne biçim hüküm veriyorsunuz?

— Seyyid Kutub

أَمْ لَكُمْ كِتَٰبٌ فِيهِ تَدْرُسُونَ ﴿٣٧

Yoksa size mahsus bir kitap var da onda şu dersi mi okuyorsunuz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa size mahsus bir kitab var da ondan mı okuyorsunuz?

— İbni Kesir

Yoksa size ait bir kitabınız var da (bu batıl hükümleri) ondan mı okuyorsunuz?

— Diyanet İşleri

Yoksa size mahsus (indirilmiş) bir kitab var da onda mı okuyorsunuz?!

— Hasan Basri Çantay

Yoksa bir kitabınız var da ondan mı bu hükümleri okuyorsunuz?

— Seyyid Kutub

إِنَّ لَكُمْ فِيهِ لَمَا تَخَيَّرُونَ ﴿٣٨

Siz âlemde her neyi ihtiyar ederseniz o her halde sizin olacak diye?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Seçtikleriniz herhalde orada olacaktır.

— İbni Kesir

Onda, “Seçip beğendiğiniz her şey mutlaka sizindir” (diye mi yazılı?)

— Diyanet İşleri

Ki içinde ne (arzu ve) ihtiyar ederseniz, hepsi mutlaka sizin (olacakdır diye yazılıdır)?!

— Hasan Basri Çantay

Onda beğendiğiniz her şeyi mi buluyorsunuz?

— Seyyid Kutub

أَمْ لَكُمْ أَيْمَٰنٌ عَلَيْنَا بَٰلِغَةٌ إِلَىٰ يَوْمِ ٱلْقِيَٰمَةِۙ إِنَّ لَكُمْ لَمَا تَحْكُمُونَ ﴿٣٩

Yoksa size karşı üzerimizde kıyamet gününe kadar sürecek yemînler, teahhüdler mi var, siz her ne hukm ederseniz her halde öyle olacak diye?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa kıyamet gününe kadar sürüp gidecek ahidler mi var aleyhimizde? Muhakkak ki hükmettikleriniz sizin olacaktır.

— İbni Kesir

Yahut bizden, her ne hükmederseniz mutlaka öyle olacağına dair Kıyamete kadar sürecek kesin sözler mi aldınız?

— Diyanet İşleri

Yahud üzerimizde, sizin lehinize kıyamet gününe kadar (sürecek) yeminler (imiz, teahhüdlerimiz) mi vardır ki (nefisleriniz için) ne hukûm ederseniz, mutlaka sizindir?!

— Hasan Basri Çantay

Yoksa «İstediğiniz gibi hükmedebilirsiniz» diye sizin lehinize olarak tarafımızdan verilmiş kıyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var?

— Seyyid Kutub

سَلْهُمْ أَيُّهُم بِذَٰلِكَ زَعِيمٌ ﴿٤٠

Sor bakalım onlara içlerinde ona kefîl hangisi?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sor onlara; hangisi bunu üzerine alacak?

— İbni Kesir

Sor onlara: “Onların hangisi bu (iddianın doğruluğu)na kefildir?”

— Diyanet İşleri

(Habîbim) sor kendilerine: Onlardan hangisi bunun avukatı olacak?

— Hasan Basri Çantay

Sor onlara: Bu iddiayı onların hangisi savunacak?

— Seyyid Kutub

أَمْ لَهُمْ شُرَكَآءُ فَلْيَأْتُواْ بِشُرَكَآئِهِمْ إِن كَانُواْ صَٰدِقِينَ ﴿٤١

Yoksa onların şerikleri mi var? O halde şeriklerini getirsinler, sadık iseler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa onların ortakları mı var? Öyleyse ortaklarını da getirsinler. Eğer sadıklardan iseler.

— İbni Kesir

Yoksa onların ortakları mı var? Doğru söyleyenler iseler, haydi getirsinler ortaklarını!

— Diyanet İşleri

Yoksa ortakları da mı var onların? Öyleyse o ortaklarını da getirsinler, (iddialarında) doğrucu (adam) lar iseler.

— Hasan Basri Çantay

Yoksa kendilerinin ortakları mı var? Doğru iseler ortaklarını çağırsınlar.

— Seyyid Kutub

AYARLAR