بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

فَطَافَ عَلَيْهَا طَآئِفٌ مِّن رَّبِّكَ وَهُمْ نَآئِمُونَ ﴿١٩

Ancak onlar uyurken Rabbin katından gönderilen bir salgın o bahçeyi sarıvermişti de.

— Seyyid Kutub

فَأَصْبَحَتْ كَٱلصَّرِيمِ ﴿٢٠

Bahçe simsiyah olmuştu.

— Seyyid Kutub

فَتَنَادَوْاْ مُصْبِحِينَ ﴿٢١

Sabahleyin birbirlerine seslendiler.

— Seyyid Kutub

أَنِ ٱغْدُواْ عَلَىٰ حَرْثِكُمْ إِن كُنتُمْ صَٰرِمِينَ ﴿٢٢

Haydi ürünleri toplayacaksanız erkenden ekininize gidin diye.

— Seyyid Kutub

فَٱنطَلَقُواْ وَهُمْ يَتَخَٰفَتُونَ ﴿٢٣

Derken yürüdüler ve şöyle fısıldaşıyorlardı:

— Seyyid Kutub

أَن لَّا يَدْخُلَنَّهَا ٱلْيَوْمَ عَلَيْكُم مِّسْكِينٌ ﴿٢٤

Sakın bugün hiçbir yoksul bahçeye girip yanınıza sokulmasın.

— Seyyid Kutub

وَغَدَوْاْ عَلَىٰ حَرْدٍ قَٰدِرِينَ ﴿٢٥

Ürünleri toplayacaklarından emin olarak erkenden gittiler.

— Seyyid Kutub

فَلَمَّا رَأَوْهَا قَالُوٓاْ إِنَّا لَضَآلُّونَ ﴿٢٦

Fakat bahçeyi görünce «Herhalde biz yolu şaşırdık» dediler.

— Seyyid Kutub

بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ ﴿٢٧

Hayır doğrusu biz mahrum bırakıldık.

— Seyyid Kutub

قَالَ أَوْسَطُهُمْ أَلَمْ أَقُل لَّكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ ﴿٢٨

Ortancaları, «Ben size demedim mi? Allah'ı noksan sıfatlardan tenzih etmeniz gerekmez miydi?» dedi.

— Seyyid Kutub

قَالُواْ سُبْحَٰنَ رَبِّنَآ إِنَّا كُنَّا ظَٰلِمِينَ ﴿٢٩

«Rabbimizi tesbih ederiz, doğrusu biz kendi kendimize zulüm etmişiz» dediler.

— Seyyid Kutub

AYARLAR